–Bu metin ders kayıtlarının yazıya aktarılmasıyla oluşturulmuştur. Dil, konuşma dilidir.-
Geçen derste tesettürü hayatıma nasıl aldığımdan bahsetmiştim. / dilaraninpenceresi.com/tesettur-ahlaki-1-nasil-ortunmustum
Tesettürün görüntüden ziyade, bir yaşam biçimi olduğunun altını çizmiştim. Esas değinmek istediğim nokta; tesettürün bir kıyafet değişimi ya da saçı örtmek değil bir hayat görüşü, yaşam biçimi, fikir yapısı kazandırmasıydı. Eğer niyetimiz yaşam biçimimizi değiştirmek, Müslümanca bir duruş kazanmak değil; görüntü değişikliği ise her şeyi yapabiliriz. Ama bizim niyetimiz tesettürü, yani Allah’ın emrettiği bir ayet-i kerimeyi hayatımıza almaksa, tıpkı namaz gibi, o hayatımızdayken tesettüre uygun düşmeyen eylemleri artık yapmamaya başlarız.
‘La ilahe illallah’ diyen bütün insanların zaten kendi isteklerinden geçip Allah’ın emir ve isteklerine göre bir hayat benimsemeleri gerekir.
Bu derste tesettürün ne olduğunu tam manasıyla anlayacağız. Kimlerin yanında farz olduğunu söyleyeceğim. Hangi kıyafetleri ve hangi renkleri giyebiliriz, bunun tam olarak ölçüsü, kumaşı; dikkat çekmeme, ses ve kokudan da bahsedeceğim.
Tesettür kelimesi ‘str’ kökünden geliyor. Bu da Arapça’da saklayan, örten demektir.
Mantığımıza yatmasa da, bu yaşa gelene kadar alıştığımız aile yaşantımıza, edindiğimiz bir takım doğrulara uymasa da Allah bu hususta emir verdiğinde, bizim orada kendimizce olan fikirler biter. Bitmek zorunda. Hem iman ediyorum, deyip hem de Allahu Teâlâ’nın emrettiği bir farz karşısında ‘‘aman ben böyle düşünmüyorum’’ diyemeyiz. Böyle dersek kâfir oluruz. Herhangi bir ayete karşı muhalefet edersek, ‘’tesettüre de çok gerek yok aslında’’ dersek, bu bizi kâfir yapmak için yeter.
Fakat şunu söylemek istiyorum; evet, tesettür farz, eller ve yüz dışında kadının her yerinin örtünmesi ve bol bir örtüsünün olması farz. Bunu anladık, iman ediyoruz. Göğüslerinin ve omuzlarının örtünmesi farz. Kıyafetinin üzerine yapışmaması, parfümü dışarıda sıkmaması ve makyaj yapmaması gerekiyor. Dışarıda çekici ve alımlı olmaması lazım. Bunları anladık, farz. `Ancak şu an yapamıyorum, nefsime çok ağır geliyor veya bir kısmını yapıyorum, bir kısmını yapamıyorum, uğraşsam da yerine getiremiyorum ya da şu an bununla uğraşmıyorum ama farz olduğunu biliyorum. Bir bahanem yok, günahkâr bir vaziyetteyim` demek bizi sadece günahkâr yapar. Affedip affetmeyeceğine Allah karar verir. Kullar yargı mercii değildir.
Örtüsüz bir insan cennete gidemez, diyemeyiz? Örtü kesinlikle farzdır. Örtülü bir hanımın ameli örtüsüzden elbette üstün olmuş oluyor.
Kulluk bağlamında en üstündür demiyorum; namaz kılan kılmayandan üstün oluyorsa aynı şekilde örtünen de bir farzı yerine getirdiği için orada yeni bir adım atmış oluyor. Ama kimin cennete, kimin cehenneme gideceğini Allah bilir.
Bir insanın kalkıp da ‘’Ya canım biz tişört giyiyoruz, bu da vücudu örtmek demektir’’ gibi yargılarda bulunması insanı kâfir yapar.
İçki üzerinden konuşalım. İçki haram. Kesinlikle ne içki içmek, ne içki satılan bir yerden alışveriş yapmak, ne de evimizde bulundurmak… Bunların hepsine Allah’ın lanet ettiğini anladım, hayatımda olmaması gerektiğini anladım. Bunlar haram. Fakat bu günahı işliyorum ve bundan kurtulmayı diliyorum. Bu bizi yine günahkâr yapar. Çünkü bile bile günah işlemek fâsıklıktır Allah katında. Bu da çok kötüdür. Belki de imansız ölmemize sebep olabilir. Bunların hepsi bizi günahkâr yapar. Ancak ‘’Ne var canım ben içtiğim zaman sapıtmıyorum ki, bizde eskiden beri içilir zaten. İçkide bir şey yok, onlar sapıtanlar için inmiş bir şey.’’ dediğimizde yine kâfir oluruz.
Kâfir: Müslüman olmayan demektir. Yani kesinlikle cehenneme girecek olan demektir. İnsan Müslüman olduğunu düşünebilir ama bir ayeti açıktan açığa reddetmek, buna da gerek yok demek insanı kâfir eder. Çünkü gerek var diyen Allah. Ve ayetlerde çok net bir şekilde geçiyor. Diyor ki:
‘’Kadınlarınıza söyle örtülerini omuzlarından salsınlar, göğüslerini, omuzlarını örtsünler.’’ (Nur Suresi/31)
Ayet çok açık ve net. Buna rağmen diyelim ki nefsimize ağır geliyor ve şalı arkaya atarak yapıyoruz. Sıkma başörtüsü kullanıyoruz. Veya Resûlullah’ın (sav) lanet ettiği topuzu yapıyor ve makyaj ile dışarı çıkıyoruz, bunlar Allah’ın lanet ettiği biçimlerdir.
Emirler karşısında yapmamız gereken, yapabildiğimiz kadarını yapmak. Bilmemize rağmen yapamadıklarımız varsa, bunlara karşı utanç duymak. Kesinlikle nefsimizi savunmaya geçmemektir. Buna da gerek yok aslında düşüncesine girmemektir.
Bone takmamak konusuna geldiğimizde örtündükten sonra bone takmamanın hiçbir mantıklı açıklaması yok. Tesettürlüyken oje sürmek… Bunları bir yere koyamıyorum. Kendi hikâyemi en baştan anlatmamın sebebi, ben açıklığın nasıl bir şey olduğunu, süslenmenin zevkini biliyorum. İnsanların neden örtünmek istemediğini anlıyorum. Çok sonradan örtündüm zaten. Kadınlık nedir, bunu da anlıyorum. İnsan örtünürken şunun kararını vermiyor mu? Ben örtüsüzdüm, bütün güzelliğim ortadaydı. Veya istediğim gibi at koşturuyordum. Ne istiyorsam sürüyordum, zevkime, nefsime göre giyiniyordum. Nefsime göre istediğim yerde bulunuyordum. Tesettür benim bütün mahremimi, güzelliğimi örtecek çok büyük bir kavram. Tesettüre girdiğimde tesettürsüz bir hanımla aynı yaşantıyı, ziynetleri, süsü dışarıda paylaşmam, aynı dikkat çekiciliğe sahip olmam büyük bir sıkıntı. Örtülü olmasına rağmen öyle güzel, kadınsı, şehvetli, çekici, bana bak çok güzelim diyen haller var ki, o haliyle eşofmanla gezen açık bayandan daha çok dikkat çektiği kesin.
O zaman başındakini atsın, demek istemiyorum. Adım adım düzeltmeye çalışsın diyorum. Asla bu kardeşlerimin aşağılık insanlar olduklarını, ahlâksız olduklarını, Allah’ın değer vermediğini, kötü olduklarını, oturup iki muhabbet edemeyeceğim insanlar olduklarını düşünmüyorum.
İçki içen insanın da, hayat kadınının da böyle olduğunu düşünmüyorum. Bonesiz gezen, oje süren, saçma sapan bir şekilde başörtü takan bir hanımın da muhatap olmayacağım bir insan olduğunu düşünmüyorum. Çünkü insanların içinde mutlaka iyilikler vardır, kulluk potansiyeli vardır, o noktada nefsine yeniliyordur. Yargılayacak olan ben değilim. Haşa Allah değilim. Yani sizi hiçbir şekilde aşağılamıyorum, kınamıyorum; bu dersi yaptığım için size Allah’ın sınırlarını ve Resûlullah’ın (sav) bize haber verdiklerini iletmekten sorumluyum.
Bu cümleler Dilâra’nın fikirleri değil, Kur’an-ı Kerim’in ve Resûlullah’ın (sav) fikirleri. Bu cümleler sizi kızdırıyorsa, rahatsız ediyorsa, siz Allah’a kızıyorsunuz, Resûlullah’a (sav) kızıyorsunuz. İslam dinini ben kurmadım. Kur’an-ı Kerim’i indirmedim, hadis-i şerifleri söylemedim. Bunların hepsine amenna ve saddakna iman ettim, şahitlik ettim. Hepsini başımın tacı yaptım, kabul ettim. Şu an sadece iletiyorum. O yüzden ağzımdan çıkan hakikatler sizi rahatsız ettiğinde bu sizi kibre veya başka şeye sürüklemesin. Çünkü ben sizi tanımıyorum. Tanısam bile etrafımdaki insanlardan da beni yakinen tanıyan bilir ki, kişilerin üzerinden asla aşağılamaya gitmem. Kendimi onlardan üstün tutmam. Şeytan buralardan yaklaşabilir diye ayrıca altını çizmek istiyorum.
Sizin konumunuz, haliniz, örtülü olup olmamanız beni ilgilendirmiyor. Ama iletmekle sorumluyum. Müslüman kardeşiniz olarak sizi doğruya sevk etmeye çalışmalıyım. Altını çizdiğim bütün kurallar, hepimizi yaratan Allah’ın kuralları. Yani şu an Dilâra konuşmuyor, Allah’ın kuralları konuşuyor. O yüzden bana sinirlenmenize gerek yok. Hatta bana sinirlendiğinizi düşünseniz de, gıcık olduğumu düşünseniz de nefsinize ağır gelen amellerin, gıcık olduğunuz durumların, Allah’ın sözleri olduğunu kendinize hatırlatın. Onun sözlerinden rahatsız oluyorsunuz. Bu çok normal. Eğer Allah’ın emirlerinden uzaktaysanız ya da bir takım zaaflarınız varsa, vicdanınızın rahatsız olması çok normaldir.
Lütfen size bir hakikat söylendiğinde hemen karşınızdakine karşı cephe almaya çalışmayın. O zaman hakikaten istifade edemezsiniz. Bana laf mı sokmaya çalışıyor diye düşünmeyin. Neden anlatıcının böyle bir derdi olsun ki? Şu an yüz yüze olsak, açık bir hanım, tunikli bir hanım, bonesiz bir hanım, makyajlı bir hanım vardır. Ben de diyorum ki makyaj yapmak haramdır, koku sürmek haramdır. Yüzde yüz diyecektir ki, bana laf sokuyor. Benim niye sana laf sokmak gibi bir derdim olsun ki, ben manyak mıyım, kendi günahlarım bana yetmiyor mu? Lütfen birini dinlerken bu tarz niyetlerden sıyrılın. Konuşulan Allah’ın sözcükleri, cümleleri.
Bir de ben hepinizi kardeşlik hukukumuz için seviyorum. Ne olur böyle komplekslere girmeyin. Kimseyi ne örtüsünden ne de örtüsüzlüğünden daha farklı bir konuma koymuyorum. Kendimi de olmuş bir Müslüman ilân etmiyorum. Bu açıklamanın gerekli olduğuna inanıyorum. Çünkü maalesef böyle durumlarla çok karşılaşıyorum. Kendimle, kendi örtümle kıyaslayarak size bir şey anlatmıyorum. Allah’ın kitabında bulunan hakikatlerle doğruyu anlatmaya çalışıyorum.
Önceden örtüsü olmayan bir insanken, örtüyü kazandıktan sonra nasıl hayat görüşü kazanıldığını size aktarmaya çalışıyorum. Burada bir aşağılama yok. O yüzden bahsettiğim eksiklikler sizde varsa lütfen üzerinize alının. Eğer rahatsız olmanız gereken hususlar varsa rahatsız olun. Eğer utanmanız gereken konular varsa utanın, ağlayın, sıkılın. Sonra onları tek tek değiştirmeye çalışın. Hiç utanmazsak, hiç rahatsız olmazsak, canımız sıkılmazsa nasıl değiştireceğiz? Kimse size dokunmasın. O zaman hep birlikte cehenneme mi gidelim? Haşa. Böyle bir şey olmasını istemeyiz.
Bir kimsenin örtmesi gereken, başkasının görmesi haram olan yerlere avret yerleri denir. Avret yerleri de kısım kısım ayrılmıştır.
Kadın kadınayken avret yerimiz, göbek deliğinden diz kapağımıza kadar olan yerdir. Kadınlar arasında birbirimizin göbekten aşağısından diz kapağına kadar olan kısmı göremeyiz. Bunu ayetlerden, hadislerden biliyoruz. Kadınlar havuzuna gittiğimizde çıplak olarak suyun içerisine giremeyiz. Bizi o vaziyette görebilecek tek insan, varsa, kocamızdır; yoksa kimsedir. Kadın kadına olan plajların, havuzların muhafazalı olduğunu düşünmüyorum. Örtündükten sonra bir daha hiç denize gitmedim. İmkânım olsa, evimin altına bir havuz yaptırırdım. Orada yüzerdim. Orada yapamadığıma göre, cennette yüzmeyi planlıyorum. Ya da çok zengin olacağız, bir koy bulacağız kendimize. Yine de itimat edebilir miydim bilmiyorum.
Ellerimizin gözükmesi helal. Fakat bu konuda dahi eldiven giyilmesi gerektiğini söyleyen âlimler olmuş. Ancak eller genel itibariyle görülebilir kabul ediliyor. Ellerimiz ve yüzümüz görülebilir. Fakat çenemizin örtünmesi gerekir. Çünkü oradan aşağısı boyun oluyor. Boynunuzun bitiminden iğnelediğimizde ve örtüyü geriye doğru attığımızda tesettüre uymayan, örtmeyen bir örtü edinmiş oluyoruz. Küpe konusuna hiç girmiyorum. Küpenin gözükme ihtimali olmamalı.
Tesettür, bizde bulunan bütün güzelliği daha muhafazalı hale getiren koruyucu unsurdur. Allahu Teâlâ bu şekilde olmasını emretmiş. Bu yüzden böyle yapmamız gerekiyor, Müslüman olduğumuz için O’nun dediklerini kabul etmemiz gerekiyor.
Resûlullah (sav) peygamber olduğunda tesettür henüz farz değildi. Medine döneminde farz oldu diye hatırlıyorum. Bu da tesettürsüz uzun bir zamanın geçtiğini gösteriyor bize. Burada Allahu Teâlâ kadınların kalbine imanı yerleştirmiş durumda.
Eğer tesettürlü değilsek tesettüre girmekte zorlanma sebebimiz imanımızda bir takım zafiyetlerin olmasıdır. İkinci mesele; örtüye sahip olsak da hakikatli tesettürü sağlayamama sebebimiz yine imani zayıflıklarımızdandır. Ayrıca eksikliklerimiz; toplum baskısından, insanlar ne der kaygısından, örtüyü sevememekten kaynaklanıyor.
Tesettür güzelliğimizi örten kavram, dedik. Yüzümüz, ellerimiz açıkta kalabilir. Ayak bileklerimiz dâhil kapalı olmak zorundadır. Bilekte pantolon giymemek gerekiyor. Eğer öyle bir pantolon giydiysek çorap olması lazım. Ama yine de bileğinizin sıkılmış bir biçimde gözükmesinde hayır yok.
Resûlullah (sav) pantolon giyen kadına erkeğe benzemesi sebebiyle lanet ediyor. ‘Kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara benzememesi gerektiğini vurguluyor.’ Resûlullah (sav) etek altına, şalvar formunda iç pijama diyebileceğimiz kıyafetleri tavsiye etmiş. Kendi hanımlarına da, diğer hanımlara da. Oldu ki yolda bir kaza oldu eteği açılmasın, daha korunaklı olsun diye. Dolayısıyla elbiselerimizin, eteklerimizin, pardösülerimizin altına bol eşofmanlar, çok bol pantolonlar, tayt vs. giymemizde bir sakınca yok. Bunlar daha korunaklı yapacak şeylerdir.
Tesettür sadece çarşaf mıdır, çarşafsızlar tesettürsüz müdür? Asla, asla, asla. Bu çok hadsiz bir söylemdir. Esas tesettür çarşaftır diye bir ayrıma gidilmesi hem çok zalimce hem de Kur’ân-ı Kerim’de olmayan bir hakikattir. ‘’Dünkü çocuk buna sen mi karar veriyorsun?’’ diyenler varsa, dünkü çocuk buna karar vermiyor. Âlimler, müfessirler, hadis âlimleri, tefsirlerde hiçbir şekilde çarşaf farzdır diye bir bilgi vermiyor.
Cilbab örtmek demektir. Çarşafla sınırlı değildir. Bunu kendi nefsimi rahatlatmak için söylemiyorum. Birazcık olsun derslerden beni tanıdıysanız, böyle olduğuna dair delil bulsaydım derdim ki, çarşaf farz ve beni çarşaflı olarak görürdünüz. Eğer gerçek tesettürün kesinlikle sadece çarşaf olduğuna inansaydım bu benim onu düşünmemi sağlardı. Allah’ın izni ve yardımıyla inanıyorum ki, onu yapamayacak biri olmazdım. Asla çarşaf giymezdim diyecek bir insan olduğumu düşünmüyorum. Ancak çarşaf farzdır, çarşaf giymeyen tesettürsüzdür söylemi çok keskin ve ayette yeri olmayan bir söylem.
Tesettür bol ve ayaklarımıza kadar olacak, bileklerimizi kesinlikle örtecek, bedenimizi belli etmeyecek, ince olmayacak, içimizi göstermeyecek. Yazın ince elbiselerin içerisine ayrıca astar giymek gerekiyor. Örneğin keten kumaş, güneşte teninizi gösterebilir. O zaman onu giyemezsiniz. İçinizi göstermemesi gerekiyor. Diyelim ki bilekleri örten fakat bol kesim bir elbise giydik, kollarımızı yukarıya kaldırdığımızda bileğimiz, kolumuz gözüküyor. O zaman kolluk takmamız gerekir..
Bazen bir hanım görüyorum feraceli, bol elbiseli tam boy giyinmiş ama içine bir çorap, tayt ya da bol bir pantolon giymemiş. Adım atarken kardeşin bacağını, bileğini görüyorum. Ne olur bunu sakın yapmayın. En azından kalın bir çorap giyin, bol bir pantolon giyin.
Eşarbı omuzlara, göğüslere indirmek ne kadar zor olabilir, bunu anlayamıyorum. Bu kadar travmatik olan nedir bilmiyorum. İçkiyi bırakmak gibi bir şey mi? Allah demiş ki, omuzlarınızdan sarkıtın. Amuda kalkın, gibi bir şey değil. Örtüyü sal demiş. Bu kadar bizi tribe sokan, ‘’ben eşarbımı geriye doğru atmak istiyorum’’ dedirten düşünceyi anlayamıyorum. Anlatmak isteyen varsa, yazarsa çok memnun olurum. Gerçekten öğrenmek istiyorum, nasıl bir duygu sizi alıkoyuyor. Örtüsüz birinin, örtünmeye karar vermesi gibi onun da karar vermesi gerekiyor.
Örtünmüş bir insanın yeniden örtünmeyi düşünüyor olması garip değil mi? Şunu da yapsam mı diye düşünmemeniz gerekiyor, yapmamız gerekiyor. Haşa Allah’ın bizim nezdimizde bu kadar mı hatrı yok? Allah tesettürü ayette anlattığı şekliyle yapın demiş. Namazda ‘’Rabbim bugün tam olarak konsantre olamıyorum. Bugün rükûya gitmeyeceğim, secde yapmak istemiyorum diyebiliyor muyuz?
Diyelim ki birisi namaz kılmaya karar verdi. Size de sordu ve öğrendi. Ondan sonra diyor ki ‘’ben namaz kılacağım ama secdeye gitmek hoşuma gitmiyor, belim ağrıyor, karanlıktan korkuyorum, secdede karanlık oluyor’’ ne dersiniz? Ya da ‘’Tamam ben namaz kılacağım ama namazdayken şiir okumak istiyorum, Kur’ân okumak istemiyorum, niyet etmek istemiyorum, ellerimi yukarıya kaldırmak istemiyorum, ama namaz kılmak çok istiyorum sadece bu rükûnlerden birini yapmak istemiyorum.’’ derse bu şekilde namazı olur mu? Bu insan için ne düşünürsünüz?
Bir insanın ben namaz kılıyorum ama rükûya gitmek istemiyorum demesi ne kadar saçma ve anlamsızsa, Allah’ın istemediği şekilde örtünmek de o kadar saçma. Örtü çok muhafazalı. Siz beni odunla kovalasanız, örtünü arkaya at diye, yapamam. Örtüm önümü ve omuzlarımı örtmediğinde kendimi çıplak hissediyorum. Muhafazasız hissediyorum.. İstediğiniz kadar üzerinizde elbiseniz olmuş olsun.
Ama neden zihnimizde bu kadar polemik olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum. Kocanız, çocuğunuz bir şey istese yaparsınız. Kariyeriniz için bir şey yaparsınız, ev sahibi evle ilgili bir şey istese yaparsınız. Tesettürün parçası olarak Allah demiş ki, omuzlarınızdan sarkıtın, göğüslerinizi örtsün. Bunu yapamamayı bana açıklamanızı istiyorum, gerçekten merak ediyorum. Gerçi bana açıklasanız da Allah’a nasıl açıklayacaksınız? Allah diyecek ki, ey kulum bu sana farzdı, sen de bunu yapmaya niyetlendin. Neden hemen hemen her işin yarım yamalakken bir tesettürü olsun adabına uygun yapmadın, neden bu sana zor geldi?
`Allah için örtüyü omuzlardan sarkıtmak zor mu? Bunu bu gece kendinize sormanızı istiyorum.` Ne oluyor biliyor musunuz, siz örtüyü sarkıttığınızda karşı tarafa ben her şeyi yapamam örtüm neye izin verirse onu yaparım demiş oluyorsunuz.
Ya da hiç böyle örtünen gelin görmediğimiz için mi zor geliyor? Bütün gelinler arkadan atıyorlar ya. Var, örtüsünü önüne sarkıtan gelinler de var, ben size haber vereyim. Tesettür düğüne engel değil, korkunuz düğünse, bilmiyorum.
Hadis-i şeriften öğreniyoruz ki Resûlullah (sav) mescitteyken ayeti okuyor sonra beyler de hanımlarına gidip haber veriyorlar tesettürün farz olduğunu. Ertesi gün sabah namazına bütün kadınlar tesettürlü olarak geliyor, hatta eteklerinin uzunluğunu kesip kendilerine örtü yapmışlardı diyor hadiste. Ensar kadınları o gün kara kargalar gibiydi olarak geçiyor hadis-i şerifte.
Buradan biz o gün kadınların siyah bir şekilde örtündüklerini anlıyoruz. Hepsi siyah örtmüş demek ki. Siyahın takvaya en uygun olanı genel bir görüştür. Çünkü siyah bütün renklerden geçmektir. Nefsimizi daha az oyalayacak olandır. Şu rengi mi taksam, bu buna uydu mu gibi düşüncelerden bizi arındıracak olan siyah örtüdür. İnsanı boş düşünceden ve beğenilme kaygısından alıp netleştirecek bir şeydir. Sağlam bir duruştur, daha da net bir çizgiye sahip olmamızı sağlar.
Gerçi şunun da altını çizmem lazım, birisi vardır simsiyah örtülüdür, topuzu da makyajı da yoktur. Ama çok rahat dedikodu yapabiliyordur ya da namazlarını çok rahat son on dakikada kılabiliyordur. Bu, insanın gerçekten bir duruşa sahip olduğunu gösterir mi? Ya da simsiyah örtüye sahiptir; ama sıra düğüne geldiği zaman daracık, zıpçık gibi bir kıyafetle görebiliriz kendisini. Makyajda da hiç sorun yoktur, çünkü hayatında sadece bir kere evleniyor, bir kere nişanlanıyor, ölürken sanki elli kere ölüyoruz? Bu tabii ki bir ölçü olmadığını gösteriyor. Hakikaten bir şuur, duruş çizgisi varsa siyah örtü muhataba çok daha sert ve keskin gelecektir. Takdir ederim, beğenirim, böyle olmasını da desteklerim. Hiçbir sorun görmem siyahın kendisinde. Çok da güzeldir siyah, ben de çok severim.
Bir insan siyah takmıyorsa tesettürü düzgün değil midir? Asla böyle denemez. Eğer taktığınız örtü omuzlarınızı ve göğüslerinizi örtüyorsa, bol bir giysiniz varsa, vücut hatlarınızı belli etmiyor ve uzunsa siz gayet tesettürlüsünüz. Peki diyelim altımızda bol bir pantolon var ve ayak bileklerimiz de gözükmüyor. Üzerimizde de kocaman bir örtü var, göğüslerimizi, omuzlarımızı örtüyor. Onun üzerinde de ayak bileğimizden beş parmak yukarıda bol gömlek ya da bir elbise var. Bu beni tesettürsüz mü yapar? Hayır, bu da beni tesettürsüz yapmaz. Bunlar konum, konum değişebilir.
Ama ölçü şu: bol olacak, içinizi göstermeyecek, yapışmayacak, ben kadınım, ben harikayım, ben çok şehvetliyim, benim vücut hatlarım böyle diye davet etmiyor olacak. Net çizgileri olacak, tesettür duruşu sağlayacak, sizi örtecek. Lacivert giymişsin, yeşil giymişsin, gri giymişsin önemli değil. Patlamaması lazım üzerimizde. Kırmızı bayraklar, pembe mor çiçekler… Patlayan renklerden, desenlerden, karmaşık şeylerden, instagramdaki instagirllerden, kombin sayfalarından, youtuberlardan uzak duracağız.
Kombin peşinde, like ve link peşinde olmayacağız. İçinde mutlu hissettiğimiz, sade, bol, güzel kıyafetlerimiz olacak. Size güzel tesettür sayfaları da söyleyebilirim. Vallahi reklam değil. İyi şeyleri nereden bulabiliriz diye sorarsanız diye söylüyorum. ‘Minik Terzi’yi çok seviyorum. İnstagram üzerinden bulabilirsiniz. Tesettüre uygun kaban, feraceleri var. Kısa tunikler de var, evde tercih edebilirsiniz. Bir de ‘Ninemin Dolabı’ sayfası var. Ben bu iki hesabı da çok seviyorum. Tesettüre uygun, sportif kıyafetler bulabilirsiniz. Veya kumaş alıp diktirebilirsiniz. Diyelim eşofman giymeyi çok seviyorsunuz, klasik giyinmeyi sevmiyorsunuz. Altınıza bol paça bir eşofman giyip eşofman kumaşından uzun fermuarlı kaplar, dış kıyafetler var onları tercih edebilirsiniz. Ben de daha spor ürünleri tercih ediyorum . Okulda bir tık ciddi olmak gerekiyor elbette. Yani alternatiflerimiz var. Önemli olan bizi örtsün.
Örtümüzün patlamaması gerekiyor. Ben çok güzelim dememesi lazım. Siz odaya girdiğinizde milletin aaa kim girdi diye bakmaması lazım. Elli kişinin size, örtün nereden, çok güzelmiş, diye sormaması lazım. O zaman bir durmak lazım, demek ki bu gerçekten çok güzel, o zaman bunu bir daha takmayayım demek lazım.
Hanım olarak Allah’a böyle sâlih amelimiz olmasın mı? Olsun isteriz değil mi? İnşallah hepimizin olur. Benim en çok üzüldüğüm, açık kardeşlerime de çok üzülüyorum kesinlikle örtünmelerini Rabbimden niyaz ediyorum; fakat hayatlarında bir örtü olmasına rağmen ölçüsüz yaşayan kardeşlerime ayrı üzülüyorum. Çünkü tesettür bir ayet. Allah’ın ayetini kafada taşıyıp o ayeti yaka paça çekiştirmek, Allah’ın ayetinin içini boşaltmak, eksik tesettürünüzün sokakta yürürken bir genç kızın kafasında tesettür böyle de olur, öyle de olur fikrini uyandırması çok büyük vebal olabilir. Bir çocuğunuz varsa, sizin üzerinizden gördüğü eksik tesettürler, bu böyle de olur fikrine kapılması çok ciddi bir suç.
Ben öğretmenim mesela, üzerimde eksik bir şey görseler ve bunun böyle olabileceğini düşünseler bu da çok büyük bir vebal. Ayet çünkü bu. Nasıl namazı yanlış kılmayı öğretemezsek, nasıl oruçluyken yemek yiyebileceğimizi söyleyemezsek, nasıl hacdayken belli farzlar varsa, tesettürün de farzları var. Ve bu farzları eksilttiğimizde, diğer türlü gösterdiğimizde yeni gelen nesil daha da eksilterek devam etmiş oluyor. Bu da çok ciddi bir vebaldir.
Lütfen şunu sormayı bırakın: İpek olur mu, saten olur mu, şöyle olur mu… Sizi ‘’dışarıda’’ daha kadınsı hissettiren her şeyi terk edin. Onu sadece eşinizin yanında yapmanız gerekiyor. Kadınlığımızı sergilemememiz gerekiyor. Bu güzelliği örtüyor olmamız gerekiyor.
Müslüman temizdir, vakarlıdır, titizdir, hoştur. Serkeş olmaktan, pasaklı olmaktan bahsetmiyorum. İkisinin arasını ayırt edebildiğinizi düşünüyorum. Ama ben kendimi örtüyle de aynada beğeniyorum. Allah’ın emrettiğini taşıyor olmaktan elbette memnun olabiliriz. Tabii ki örtümüzle de mutlu olabiliriz, kendimizi sevebiliriz. Bu noktada da kibir yapmamak lazım. ‘’Aa ben harikayım, bütün insanlardan üstünüm diğerleri cehenneme gidecek’’ diye düşünüp kibre kapılmamak lazım.
İç, dış örtü meselesi var. Diyelim ki benim üzerimdeki gömlek bosbol; 36 bedenim ama üzerimdeki gömlek 44 beden. Bu durumda artık gömlek bir pardösü görevi görebilir. O kadar salaş, o kadar bol ki, onunla dışarıya da çıkabilirim. Dış kıyafet formu, içimizi hiçbir şekilde belli etmeyendir. Gömleğin içinde tişörtüm olabilir. Tenim hiçbir şekilde belli olmamalı. Ya da ferace değil de bir tane elbise buldum ama bu elbisenin kumaşı tok ve bol bir kumaş. Ben genelde üç beden büyük giyiniyorum. Normalde 36 giyiyorum, en fazla 38 olsun. Ama aldıklarım hep 44, 46 beden. Boyunu kendime göre yaptırırım. Bol giyerim. Bol giymeyi çok da seviyorum, beni çok daha şişko gösteriyor biliyorum. Hocanın da bir nefsi var. Ben de bu hususta çok zorlanıyordum. Sonra dedim ki, ne yapayım şişman gözüküyorsam şişman gözükeyim. Bol giyinmenin rahatına alıştığınızda dar kıyafetleri bırakıyorsunuz, harika bir şey bol giyinmek. Keşke her yere eşofmanla gidebilsek. Ama ne yapıyorum, eşofmanın üzerine bol ceketler, uzun salaş giysiler bulmaya çalışıyorum, çok mutluyum böyle.
İslam rahat bir din, zor olan kat kat kat kombinler yapmak, tunikler giymek, etek üstüne ceket, ceketin içine gömlek, onun üstüne pardösü vs. bu çok sıcaklatıcı ve dolabı çok masraflı yapacaktır. Gerek yok. Genelde tek parçadır ürünlerim ve onları bol bol giyerim. Böyle daha ekonomik oluyor. Çarşamba pazarından kumaş alırım ve ondan bir jile, elbise diker, içime onu giyerim.
Öğretmenlik yapıyorum. Öğretmenlik bağlamındaki tesettürün sınırlarını soruyorlar. Gömlek giyiyorum, öğretmen gömleğinden yelek yaptım. Gömleğim de 44-46 beden. Çok büyük bir gömlek aldım. Kollarını kıvırarak kullanıyorum. Örtümü de gömleğimin üzerine çıkarıyorum. Yine göğüslerimi, omuzlarımı örtecek şekilde. İçimde de uzun, bol bir elbise olabiliyor. Gömlek giydiysem, bol bir jile giyiyorum. Onun üzerine zaten okul gömleğimi giymiş oluyorum ve örtüyorum. Okul gömleğini giymediğim de oluyor o zaman üzerimde ferace ya da bol bir elbise oluyor. Ama şunun altını çiziyorum. Ben gerçekten 3-4 beden büyük giyiyorum sürekli olarak. O yüzden de üzerimde hep salaş şeyler oluyor bu da beni muhafaza ediyor. Elhamdülillah. İçime de daima bosbol pantolon, büyük şeyler giyiyorum ayak bileklerimi göstermeyecek şekilde.
Kaş almak haram, ortanızda çok birikmişse, bir tek onu alabilirsiniz. Parmağınızı ortaya koyduğunuzda elinize kaş geliyorsa orayı alabilirsiniz. Bununla ilgili benimle polemiğe girmeyin. Fetva meclislerini araştırın. Ben söylemiyorum, Resûlullah (sav) söylüyor.
Kavganız varsa, yüreğiniz yetiyorsa Resûlullah (sav) ile kavga etmeye buyurun. Ben bunu tavsiye etmem haşa Allah korusun. Bundan sakının. O yüzden şu an nefsinize çok ağır geldiyse, rahatsız olduysanız hemen susun ve deyin ki, Rabbim bunu benim kalbime kolaylaştır ve bir an önce bu işten yakamı sıyır, diye hemen dua etmeye başlayın. Bu daha kolay bir yol.
Hormonal bir durum varsa, doktor cevaz verdiyse, bunun alınması lazım diye, artık gözleriniz kaştan gözükmüyorsa burada ayrıca bir fetva belki alınabilir. Ama kendinizce erkeksi olduğunu düşündüğünüz için kaşlarınızı hilal kaşlara çeviremezsiniz. Yüzümüzün şeklinizi değiştirmememiz gerekiyor. Böyle bir lüksünüz yok. Kaş da almıyorum. Çok uğraştırıcı şeyler.
Mesela eve misafir geldi. Onun yanında kesinlikle ferace mi, pardösü mü giymem lazım? Hayır, hiçbir şekilde vücut hatlarınız belli olmuyorsa, rengârenk kıyafetler içerisinde değilseniz, içiniz belli olmuyorsa üzerinizde bol bir elbise varsa, ya da bol bir gömlek giydiyseniz sizin diz kapağınızdan aşağıda ve altınızda bol bir pantolon varsa bununla da durabilirsiniz. Yine de kalben rahat etmiyorum, tekrar feracem olsun istiyorum diyorsanız çok güzel, sorun yok. Ama diğerinin üzerinde bol bir elbise var. Bu onu tesettürsüz yapmıyor.
İç kıyafetimiz nedir? Tişört, gömlek, pantolon. Dış kıyafet nedir? Bizim dışarıya çıkabileceğimiz bir kıyafettir. Beni tesettürlü, muhafazalı gösteriyorsa, dışarıya çıkabiliyorsam, olur. Ama misal gömlek üzerimize yapışabilecek bir şey, bol olsa da yazın dışarıya çıktığımızda rüzgârda üzerimize, belimize yapışacaksa tesettür kurallarını sağlamamış oluyor. Kumaşın türüne dikkat etmemiz lazım. Üzerimize yapışacak bir kumaş olmaması lazım. Eğer yapışacak formda bir kumaşsa onun üzerine boydan bol bir yelek, ferace, ceket olabilir.
Makyaj malzemelerinin hiçbirisini dışarıda kullanamayız. Bizi fazladan güzelleştirecek olan hiçbir şeyi dışarıda kullanamayız. Fakat yüzümüze tabii ki maske uygulayabiliriz, tonik sürebiliriz, yüz temizliğimizi, bakımımızı yapabiliriz. Bunlarda sorun yok.
Kimlerin yanında tesettürlü olmayabiliriz? Bunları söyleyeceğim, geri kalanın yanında tesettür farz.
1.Eş: Eşler arasında örtünme bakımından sınır söz konusu değildir. Karı koca arasında hiçbir şekilde örtü yok. Karı koca kendilerini istedikleri şekilde görebilirler. Ancak edêben dikkat etmekte hayır vardır. Fakat kesinlikle eşler birbirine haram değildir.
- Baba: Öz babamız bize helaldir. Onun yanında başımızı örtmemize gerek yoktur. Kısa kollu tişörtle durmamızda bir sakınca yoktur. Ama yine edêben üzerimize tamamen yapışacak bir şey giymek, mesela bir tayt giymek çok uygun değildir. Ya da çok açık şeyler giymek uygun değildir.
- Kayınpeder: Kayınpeder de bizim için helaldir. Ama kayınpederin yanında da yine muhafazalı olmak edeben daha uygun. Mesela kollarımızı sıyırabiliriz, örtüyü arkadan doğru bağlayabiliriz. Bir sorun yok.
- Oğul
- Eşin oğlu
- Erkek kardeş
- Erkek kardeşimizin – kız kardeşimizin oğlu yani yeğenimiz bize helaldir.
- Müslüman kadın. Mümin mümine helal olmuş oluyor. Ancak Hıristiyan, Yahudi, Kâfir bunlar bir erkek formunda oluyor bizim için. Kâfir arkadaşımız varsa onun yanında da örtülü olmamız gerekiyor.
- Kölesi ve cariyesi. Günümüzde kölelik ve cariyelik meselesi yok. Konuyu incelemek isterseniz: Ahmed Kalkan Kur’an Kavramları: Kölelik Cariyelik
- Erkekliği kalmamış hizmetçiler. Hadım edilmiş hizmetçiler. Bu da eski dönemde daha fazla olan bir durum.
- Kadınların gizli yerlerine bakmaktan anlamayan küçük çocuklar. Yani henüz aklı ermeyen çocuklar. Fakat ‘mümeyyiz’ dediğimiz çocuk vardır. Henüz ergenlik çağına girmese de aklı her şeye eren, kadın erkek meselesini anlayan çocuklar. Bunların yanında da sakınmakta hayır vardır.
- Süt kardeşimiz.
- Dede, amca, dayı da bize helaldir.
- Torunlarımız da helaldir.
‘Geri kalan herkes haramdır.’
Kuzenlerimiz, enişteler, kocamızın erkek kardeşi yani kayın… Bunlar hep haramdır. Kuzenim ama kardeş gibi büyüdük, komşunun oğlu elimde büyüdü… Hepsi haram. Hiçbirinin yanında tesettürsüz kalamayız.
Nur Suresi 31. Ayette söylüyor Allahu Teâlâ bunları. Dede, amca, dayı, torun fetvada geçiyor.
Mümin erkeklere gözlerini harama dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. (Tesettür emri ilk önce erkeklere geliyor. Harama bakmasınlar diye.) Çünkü bu kendileri için daha temiz bir davranıştır.
Şüphesiz Allah yapmakta olduklarından haberdardır. (Nur Suresi/30)
Bu arada erkeklerin de göbekten diz kapağına kadar tesettür sınırı var. Bu kısım erkeklerin kendi aralarında da birbirlerine haram. Dışarıda da haram. Sahilde şortla ya da üstsüz biçimde geziyorlar. Günaha giriyorlar. Kesinlikle onlara da haram. Yanında karısı tesettürlü, çok dikkatli. Hanım sahile inmiyor. Adam şortuyla sahilde geziyor, sulara giriyor. Günaha girmiş oluyor. Üzerine bir şey giymek zorunda. Üstsüz gezemez hiçbir yerde. O noktada kendi nefislerini temize çıkarmaya çalışıyorlar.
Mümin kadınlara söyle ayaklarını bilerek yere vurmasınlar ve seslerini de daha işveli hale getirmesinler. Olur ki kalplerinde hastalık bulunan onlardan etkilenir.
Topuklu ayakkabı da bizim için haram. Her türlü topuktan uzak durun. Botların altında ya da spor ayakkabı da biraz daha yüksek olabiliyor. Bunda sıkıntı yok. Topuklu giyeyim niyetimiz yok. Topuklu botlarınızı, çizmelerinizi atın gitsin. Bazen babet olur o da ses çıkarır. Ayakkabıcıya götürüp babetinizin altına bir şey çaktırın, o zaman babetler ses çıkartmıyor. Bizim ölçümüz şu: Dikkat çeken her türlü işten uzak duracağız.
Kendinize zorlaştırmayın. Bunlara dikkat ettiğinizde çirkin olmuyorsunuz. Rahatlık, huzur, sadelik güzel şeyler. Artık alternatif çok kıyafet var. Diktirmek de mantıklı bir seçenek. 3-5 tane kıyafet insana yetiyor. Kendinize 100 tane elbise diktirmeyin. Ve kemer olmaması lazım üzerinizde. Bel oyuntunuzdan vazgeçin.
Kadının sesi normal tonda konuştuğu zaman haram değildir. Kadının sesi haram desek, pazara çıkıp nasıl alışveriş yapacağız? Ölçülü bir tonda konuştuğu zaman burada beis yok. Örneğin burada ben kadınım ve konuşuyorum. Verdiğim bu dersi oturup bir adamın dinlemesi helal midir, haram mıdır? Hiç gülmemiş olayım, ölçülü bir ders yapmış olayım. Yine de bu konuda kararsızım kendi adıma. Çünkü buradan bile etkilenecek birisi olabilir mi? Olabilir. Fakat bunun vebali bana mı olmuş olur? Bu konuyu bilmiyorum.
Ama kadın kesinlikle etkileyici bir varlık. Erkekle sohbet etmemeli. Erkekle neden sohbet edeceksiniz ki? Eşiniz varsa eşinizle sohbet edin. Kız arkadaşlarınız varsa onlarla sohbet edin. Bir şey danışacaksınızdır, sorarsınız, geçersiniz. Bu kadar. Ama geyikte, muhabbette, gereksiz konuşmalarda, şakalarda hayır yok, bunlara gerek de yok. Böyle de hayat geçiyor. Hiçbir şekilde sıkıntılı da değil. Erkek arkadaş kavramından uzak durmak gerekiyor.
Bunu da ben reddeden isimlerden birisiydim. Neden erkekten arkadaş olmayacakmış canım, böyle sığ fikirler mi olur? Derdim. Allah affetsin. Allah diyor ki olmaz, olamaz diyor. Sen kimsin ki? Arkadaşlığımızı da kızlarla yapacağız.
Telefonda müşteri hizmetleriyle konuşurken ya da şoförle, muavinle konuşurken net bir ses tonu kullanmamız gerek. İşveli konuşmak Allah’ın yasakladığı bir ses tonu. Net, vakarlı bir tavrımız olacak ama surat asmış, kaçan bir tavrımız da olmayacak.
Mesela hiç selamlaşmamak, eniştenin yüzünü hiç görmemiş olmak. Bunu da benimsemiyorum. Eve bir adam girecek diye bacadan kaçmaya çalışmak. Tesettürlü ve muhafazalı olsam da ablamın kocasına selamün aleyküm, aleyküm selam diyebilirim yani. Sonra giderim içeride otururum. Yani yarın bir gün ablam hasta olduğunda ‘’enişte, yardıma geliyoruz’’ diyecek kadar hukukum, merhabam olması lazım. İnsani ölçü olması lazım aramızda. Oturup onunla geyik yapmama gerek yok. Aradaki farkı umarım anlatabilmişimdir.
Vallahi tesettür zor değil, zor olan süslü tesettür.
Bisiklet meselesi. Benim bir bisikletim var, pinokyo bisiklet. Maalesef arabam yok ben de her yere bisikletle gidiyorum. Bir gün arabam olmasını temenni ediyorum Rabbimden, iyi bir binek diliyorum. Çok bol bir ferace ya da ceket, elbise giyiyorum üzerime. Altıma mutlaka bol bir pantolon giyiyorum ve bileğimin açılma ihtimaline karşı uzun çorap tercih ediyorum. Selesi alçakta ve bacaklarınızın aşağıya doğru sarktığı yerde büyük bir boşluk var. Tamamen eteğin, elbisenin aşağıya doğru uzanmasını sağlıyor. Hiçbir şekilde etek, elbise yukarı doğru katlanmıyor, havaya kalkmıyor. Yani içinizdeki pantolonun gözükme ihtimali olmuyor, sadece paçalarınız gözüküyor. Tesettürlüler için muhafazalı bir bisiklet. Üzerimdekiler çok bol ve örtüm de sırtımı, omzumu örttüğü için, gayet korunaklı bir halde olmuş oluyor ve bununla seyahat ediyorum.
Böylelikle tesettürlü olmak bisiklet kullanmama engel değil. Misal paraşütle atlamayı da, bungee jumpingi de çok istiyordum. Paraşütleyken o rüzgârda tesettürümü nasıl muhafaza edebilirim, emin olamadığım için paraşüt hayalimi cennete erteliyorum. Ne kadar havadayken beni kimse görmese de aşağıda erkekler olacak. Bir yerim açılırsa? Açılmamasını nasıl garanti edebilirim bilmiyorum. O yüzden hayalimden vazgeçtim.
Ben ağaca çıkmayı da çok severim. İçime çok kalın bir pantolon giydiysem, gayet muhafazalıysa üstümdeki bolsa ağaca yine çıkıyorum, topluyorum. Beni bundan alıkoymuyor. Dağa çıkmayı çok istiyordum, belki imkanım olsa çıkarım. Orada kendimi koruyabilir miyim kıyafeti bir görmem lazım.
Yani tesettür, bizi yapmak istediğimiz şeylerden tümüyle alıkoyar mı? Bakacağım, kıyafetime, vakarıma engel oluyor mu, Müslüman kadın duruşuma engel oluyor mu… Öyleyse Rabbimin hoşnut olmadığı, benim duruşuma engel olan benim zevkim olamaz.
Bir konsere, canlı müziğe gitmek… Zaten müziğin haram olduğunu söyleyen çok büyük bir ulemaya sahibiz. Helal olan bazı kısımları var diyen görüşler de var.
Gidip bir yerde örtülü hanımın müzik dinlemesi bana acayip geliyor. Orada kalkıp namaz kılamayacağımız gibi üzerimizde ayet taşıyorken böyle ortamda bulunmak da doğru değil. Evimizde oturalım. Cennette dinleriz en güzelini.
Her şeyin tadına bakalım, her şeyi yapalım diye bir şey yok. Bir şeylerden geri kalalım, hevesimiz kalsın, bir şeyi de yapmayalım, yapmamış olalım. Yapmadık diye ölecek miyiz? Her şeyi yapacağız diye bir kaide yok. Müslüman kimliğimizi çok iyi korumamız lazım. Biz Allah’ın ayetini taşıyoruz, Müslümanız, çok değerliyiz Allah katında.
Şunu düşünmeliyim: Ben meleklerle birlikte bunu yapabilir miyim? Ben Resûlullah ile birlikte buraya girebilir miyim? Resûlullah görse beni şu kıyafetimle beğenir mi? Resûlullah’a (sav) sorsam, paraşütle atlamak istiyorum, bana izin verir mi?
Resûlullah da (sav) gayet eğlenceli biriymiş. Hz. Aişe ile koşu yarışı yaparmış. O da ağaca çıkmaktan hoşlanır diye düşünüyorum. Ama vakarını zedeleyecek şeylerden hep uzak dururmuş. Mesela çok hızlı yürümezmiş, yürüyüşü hep orta hızda olurmuş, cemaate yetişmek için bile olsa koşmayın diyor. Müslüman bir kadının sokaklarda koşması, hoş değil. Bir ağırlığımız, güzelliğimiz, heybetimiz olacak. Biz oradaysak bir çekiniklik olacak. Burada bir Müslüman var, kendimize dikkat edelim demeliler.
Lise öğrencileri için formayla nasıl olacak derseniz, eteğinizi tam boy seçebilirsiniz, üzerinizdekini bol seçebilirsiniz. Kıyafetinizi olabildiği kadar muhafazalı seçtikten sonra örtünüzü bol bir şekilde bağlarsınız. Örneğin okulunuz diyor ki, illa ki pembe takacaksınız, pembe takmazsanız sizi içeriye almayız. Keşke böyle bir şey olmasa ama üzülmeyin. Örtünüzü bol takın ama mücadeleye girin daha koyu bir şey takmak adına. Mücadelenizi yaptınız, bütün tatsızlıkları yaşadınız, disipline verildiniz, müdür hala diyor ki pembe takacaksınız. Yeterli mücadeleyi verdikten sonra o pembeyi de bol takın.
Sağlık sektöründe nasıl olabilir? Sağlık sektöründe tesettürünü tam olarak yaşayan doktorlar, hemşireler tanıyorum. Bulundukları yerde büyük mücadeleler, fitneler ve kavgalardan geçmelerine rağmen geniş örtüleriyle mücadele verdiklerini biliyorum. Mücadele verilmesi gereken alanlar bunlar.
Ancak rahatsızlığız üzerine doktora gittiniz, normalde haram ama kolumuzu görebilir mi, başka bir şey olabilir mi? Evet olabilir. Orada cevaz var. Ama böyle durumlarda önce kadın doktor var mı diye yeterli araştırmayı yapmamız lazım. Kadın doktora hiç ulaşamıyorsak ya da bu konuda ehil değilse, o zaman erkek doktora gitmemizde, erkek doktorun bizi görmesinde sakınca yok. İslam dini daima sağlığı, insan hayatını önemser. Asla İslam’da kadın ölse de erkek doktor onun doğumuna giremez diye bir görüş yoktur. Kadın doğum yapıyorsa ve hastanede hiçbir şekilde kadın doktor yoksa erkek doktor o doğuma girer. Kadına bu noktada bir mesuliyet olmaz.
Köyde şalvar giyiyoruz diyenler için, şalvar da gayet tesettüre uygun bir kıyafet. Şalvarınızın üzerinize de yine bol bir giysi giyersiniz. O da şalvarınızın üzerine, dizlerinize kadar uzansa çok iyi olur. Onun üzerine de bol örtünüzü takarsınız olur. Kadın tarlada, bağda, bahçede çalışıyor. Teyze sen ferace giymezsen tesettürsüzsün mü diyeceğiz? Bu zalimlik. Gayet köydekinin tesettürü de şalvarın üstüne giydiği upuzun basmadır, fistandır. Bu da tesettürdür.
Bangladeş’te insanlar var. Başındaki tesettürü yere kadar uzanıyor ve yere kadar elbisesi var. Aa olmaz sen örtünü tesettür yapmışsın, diyebilir miyiz? Hayır. Bu da bir tesettürdür. Renkler, biçimler yöreden yöreye değişir. Ülke farklılıklarından bahsediyorum. Örneğin bir yerde hep sarı renk giyiliyor diyelim. Sarı onların siyahı gibi bir şey. Oradaki insanlara açık renk giymişsiniz, siz tesettürsüzsünüz diyemeyiz. Ama Türkiye içinde böyle ciddi fark yok. Ben örtümle İzmir’e, Van’a, Ağrı’ya, İstanbul’a da gidebilirim. Kimisi bön bön bakar, kimisi hoş geldin der, kimisi sen niye buraya geldin der. Ama bu örtümle de olur. Büyük bir şaşkınlıkla karşılanmaz.
Konuşurken göz teması nasıl olmalı? Olabildiğince göz göze gelmemekte fayda vardır. Ben de bir kurumda çalışıyorum. Toplantı olabiliyor, bir araya gelebiliyoruz. Selam veriyorum. Konuşuyorum konuşma devam ederken yer yer önüme bakıyorum, arada kafamı kaldırıyorum soru soracağım zaman sonra tekrar kafamı indiriyorum. Uzun göz göze gelmekten olabildiğince kaçınmaya çalışıyorum. Bu esnafla alışveriş yaparken de, toplantıda da böyle oluyor. Muhatabın gözüne aralıksız bakmamaya çalışıyorum. Saçma olmayacak şekilde arada başka taraflara bakarak kesintisiz bakışı bölmek lazım. Film sahnesi gibi uzun uzun bakışmamak lazım.
Allah cennet efendilerinden kılsın, bir bey hoca vardı. 65 yaşlarında. Onunla karşı karşıya gelmiştim. Hocam benimle konuşurken hiç kafasını kaldırmamıştı, bu beni çok etkilemişti. Hangisi takvadır diye sorarsanız bence bu duruş takvaydı. Bütün konuşma boyunca yüzüme hiç bakmadı ama beni dinlediğini hissetmiştim. Çünkü bütün kelimelerimi dinliyor, sorduğum sorulara cevap veriyor. Evet kızım şöyle, böyle diyordu. Bu bana çok hoş ve takvalı görünmüştü.
Parfüm konusu çok hassas. Evde yıkayın kendinizi, yatağınıza, yorganınıza sıkın, kitaplarınıza sıkın. Bitirin parfümleri ancak dışarıya çıkarken sıkmayın. Kim biriyle zina yapmış gibi yazılmak ister? Sakın şeytan size şöyle gelmesin. ‘’Aa bu da nasıl bir hadis böyle? Neden zina yapmışız gibi yazılıyor, ne gerek var buna?’’ Sakın böyle fikirlere kapılmayın. Resûlullah (sav) böyle söylemişse, böyle olması gerekiyordur. Eğer bu amelden şu an vazgeçemiyorsanız deyin ki, ben bu konuda eksiğim ama düzeltmem gerekiyor. Lütfen kendinize böyle söyleyin.
Örtü bir yaşam biçimidir, duruştur. Örtüsüz olan kardeşlerimi korkutmuş olmayayım. Örtüyü hakkıyla yaptığımızda tattığımız çok güzel bir lezzet var.
Örtündüğüm için asla pişman değilim. Örtüm sebebiyle men edildiğim ve bana kaybetmişim gibi gözüken dünya nimetlerinin hiçbirisi umurumda değil. Allah’ın sınırlarını koruduğum için üzülmem gereken noktalarda üzüldüğümden hiç pişman değilim.
Kadın erkek ilişkilerinde sınırı, tesettür bize daha çok hatırlatacaktır. Hem tesettürlü olup hem istediğimiz insanla gezip tozmaya çalışmak gerçekten çok çirkin. Hem ayet ile birlikteyiz hem orada haram bir muhabbet. Gördükçe üzülüyorum, kınamak değil, üzülüyorum. O insan günaha giriyor, sen günaha giriyorsun. O mu senin kocan olacak ya da onun karısı kim olacak belli mi? Buna sevinen bir tek şeytan. Ama ben onu çok seviyorum. Hayır, sen kendini seviyorsun, onunla muhabbet etmeyi seviyorsun, onu seviyor olsan Allah’ın ona azap edeceği bir şeyi ona yaptıramazdın.
Sevmek karşındakini utandırmak değildir. Kim sevdiğini Allah karşısında utandırmak ister, kim sevdiğinin azap içinde olmasını, eziyet içerisinde olmasını ister? Eğer bir adam sizi gerçekten seviyorsa, Allah karşısında sizi utandırmak istemez. Ölüm anında meleklerin sizin sırtınıza vurmasını istemez. Kıyamaz size. O, seni çok seviyorumlar… kendi nefsimi seviyorum demek oluyor. Bunu bir düşünün.
Gerçek sevgi fedakârlıktır, sabretmektir, kendinden verebilmektir, beklemektir, bazen kaybetmektir. Karşındakine söylersin ‘’Bu harammış, ben seni hakikaten seviyorum ve sana bu zulmü yapamayacağım için seni bırakıyorum.’’ O da diyecek ki, vay demek ki öyle sen beni gerçekten sevmiyorsun, sana yazıklar olsun, deyip çekip gidecek. Gerçek sevgi onun çekip gitmesine müsaade etmek demektir. Bırak senin yüzünden günaha girmiyor olsun. Bunların hepsi yürek isteyen meseleler. Bilmem yüreğiniz var mıdır, ya da nefsinizle yaşamak istediğiniz bir hayat mı ağır basacaktır. İnşallah bir yüreğiniz vardır, ona konuşuyorumdur. İnanın havadan da konuşmuyorum. Maval okumuyorum. Hepsine çok inanarak, şahitlik ederek söylüyorum.
Allah için saçlarınızı göstermekten ve o kombinlerden, o beyden vazgeçin. Bu gece ölseniz bunlara çok üzülürsünüz, yapmayın. Müslüman kardeşiniz olarak sizi sevdiğim için söylüyorum, yapmayın. Vazgeçin.
Tesettür hayatımızdaki bütün mahrem alanları örtmektir. Dışarıda tesettürlü olup fotoğraflarımızı boy boy sergilemek, kendimizi göstermek, açık fotoğrafların hala konulması bir akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Koca ile mahrem bir anın paylaşılması hem ayıptır, hem nasıl bir kafadır? Buna gerek var mıdır? Mahremiyet Sınırları diye bir ders yapıp bu konuya ayrıca gireceğim inşallah.
Örtüsüz zamanlarımızdan fotoğraflarımızın iznimiz olmadan yayınlanmaması konusunda, tek tek uyaralım. Ben burada örtüsüzüm, bunu kaldırır mısın, diyerek yeterli gayreti gösterelim. Söylediğim de tatsızlık çıkacak gibi düşüncelerden kaçmak lazım.
Direkt söylemek lazım. ‘’Bunu silmeni istiyorum ya da burada beni kes öyle paylaş çünkü bu beni günaha sokan bir görüntü, istemiyorum’’ diye güzellikle söyleyeceğiz. Hepsinin tek tek peşine düşmemiz gerekiyor. Ondan sonra engelleyemediğimiz bir nokta oluyorsa inşallah bize bir vebal olmaz diye inanmak istiyorum.
Mesela Gamze Özçelik. Tesettürsüz bir hanımdı ama şu an tesettürlü. Kadın hangi birini engelleyebilir? Geçmişinde oynadığı dizileri, filmleri var, internette bir sürü fotoğrafları var. Hepsini engelleme şansı yok ve tövbesini etmiş, iyi şeyler yapmaya çalışıyor. Allah onu, bunlardan sorumlu tutmaz inşallah. Öyle ümit ediyoruz.
Tesettürlü bir hanımın yüzüne emoji koyup kendini paylaşması da komik geliyor. Böyle şeylere gerek yok. Yine tekrarlıyorum; Mahremiyet Ölçüleri, Sosyal Medya Ölçüleri diye bir ders yapacağız inşallah.
Sizi yermeye çalışmadığımı bilin. Kimsenin sizinle bir derdi yok. Her şeyin sizinle ilgili olduğunu düşünmeyin. Dünya sizin etrafınızda da, benim etrafımda da dönmüyor. Bir konuda bilgi geliyorsa şöyle düşünmeliyiz. ‘’Bu bende var mı, yok mu, bu konuyla ilgili ne yapabilirim?’’
Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammed