Ey nefs, benim de bir canım var

Ey nefs, benim de bir canım var

İnsanın canı hep bir şeyler istiyor. Bir şeyler. Can dediğimiz esasen nefis. Tamam bunu bildik, ne oldu şimdi. Yine istiyorum, ne olacak; diyebilirsin sevgili okuyucu. Haksız değilsin. Bildin ki seni dürtüp duran şeyin adı; can değil nefismiş. Seni yerden yere vuran, aklına ne düşse onun uğruna sefil olmayı göze aldıran, miskinleştiren seni -miskin yunus gibi değil ama biliyorsun- bomboş bitirirken günlerini; anı yaşa, deyip duran ve böylece yaşanamaz bir hayatın içine seni koyan: nefismiş. Bildin.

İnsan düşmanlarını iyi tanımalı ama nefsinin de senin üzerinde hakkı var? Bir ara evde biriken fındıkları kırmak ve kavurmak. Bu iş oldukça zor, canım istemiyor ama yemeyi istiyor. Bu fındıkları kim kıracak? Üzerimizde hakkı da olan bir düşmanı nereye koyacağız. Canım yoluna feda olsun Yâ Rasulullah (sav), derken ki can; yine nefis mi; bütün benliğim, varlığım mı? Nefis; benliğimden, varlığımdan ayrı mı? Nedir benliğimi oluşturan parçalar, nefsin burada payı ve yeri yok mu?

Bu gidişle fındıklar küflenecek, içleri bomboş olacak. Hiç denk geldiniz mi içi boşalan fıkdıklara, cevizlere. Çok kötü kokarlar, duman gibi bir şey çıkar hızlı vurmuşsanız. Kof bir boşluk vardır sert kabuğun arkasında. Vurduğun da boşa gitmiştir. Dünya hayatında herkes yorulur ama bazılarının bütün yorgunluğu boşa gitmiştir. Bütün vuruşlar ıska! Karavana… Hepimiz yoruluruz, hep beraber koşarız çünkü. En tembelimiz bile bir şey için ısrar eder hayatta. Kararsızlıkta ısrar etmek de bir karar değil mi mesela?

Kendimize ait bazı tanımlamalarımız var: Ben şöyle biriyim/ben hiç şöyle biri değilim. Bilmem, belki de o yönünle henüz hiç karşılaşmadın, tanışmadın ama bir yerlerde bir parçan tam olarak öyle biri. Ben bunu birkaç kez aynada gördüm de şaşırdım. Kendimden hiç beklemezdim ama beklemesem de neler yaptım/yapmadım. Oysa öyle biri değilimdir, hiç. Siz de değilsinizdir ama bir gün bir an, acayip bir şey yaparsınız. Kendinize yabancı duran bir şey. Nefsin derinliklerinde ortaya çıkmaya can atan bir şey. Dişlerini göstere göstere yıkar geçer ortalığı. Siz de en az bir kere kendi enkazınızın altında kalmışsınızdır.

Kendimle ilgili emin olduğum çok az şey kaldı. Artık ”bilmiyorum” daha güçlü. Her şey olabilir ve hiçbir şey olmayabilir. Bunlar bir kenarda dururken, yaşamaya devam etmek; evet, mümkün. Yaşıyorum. Yarın ne olur, bilmiyorum. Daha çok korkuyor daha az karar veriyorum. Hemen fikir yürütmek, hemen tutunmak, hemen inanmak iyiliklere; çok da iyi bir fikir değilmiş. Çünkü efendim cennette değiliz ve burada kötü kalpli devler, büyücüler, cadılar filan var. Silahları elma değil, uyku değil: Umut.

Umut etmene sebep olan şeylerin seni yerle bir edebilme gücü ne büyüktür. Yine umut etmeyi terk edemeyiz çünkü Allah etmemizi ister ve yine Allah sözünü tutar. Bırakmaz ellerimizi. O zaman doğru kaynağa yönelmek gerek. Nefis sağa sola dalmak ister, yakasından tutun. O, ne istediğini bilmiyor.

Share:FacebookX
Join the discussion