Merhabalar :’)
Burayı çok ihmal ettim, haklısınız, nasılsınız? Ne çok şey oldu ve yine ne çok şey olmadı. İçimde tüller uçuşuyor şu günlerde. Üst üste güzel işler, haberler. Gülümsüyorum. Gülümserken hayret ediyorum. Bugün evi tin tin süpürürken, Ramazan Bayramı’nda foşur foşur ağlarken evi süpürmem geldi aklıma. Kaç gün ağladım, kaç gece? Her namazda, her nefeste. Öyle ki ağlamaktan uyuyamadım. Hayır çünkü uyku bandı takıyorum ve ağlayınca ıslanıyor biliyor musunuz… Dertler derya olmuş ben de bir sandal yani anlayacağınız. Velhasıl, sürekli ağladığım bir yazdı. Durduramıyordum. Tabii vloglarda o bölümler yoktu :’)
Artık gülemeyeceğim herhalde, diye düşündüm. Tekrar heyecanlanamam, diye düşündüm. Şimdilerde Allah bana başka sevinçler verdi ve tatlı küçük heyecanlar. Hayret. Sanki yaz ile aramda yüz yıllar var. Ne acayip şey şu yaşamak!
Yine güldüm ya. Yine sevindim ya. Yine heyecanlanıyorum ya bir şeylere. Ölümden sonra yaşama imanım artıyor. Kemiklerimiz un ufak olduktan sonra dirilecek olduğumuza imanım artıyor.
Kalbim, çok ağrımıştı. Nefes aldıkça batıyordu. Boğuyordu. Yiyemiyordum. Konuşamıyordum. Acayip. Kendimi hiç böyle zayıf görmemiştim. Meğer ben bir insanmışım. Kolayca yenilir, yanılırmışım. Oysa yıllar yılı kuvvetimle bilirdim kendimi. Yenilmez, düşmez, akıllı! Hey gidi hey. Zannetmişim ki aklım koruyor beni. Öyle bir yere vurdu ki beni günler, kazındı aklıma, aklım değilmiş beni koruyan. Ne tecrübe ne akıl ne muhakeme. Hiçbiri korumazmış beni kederden. Allah’mış beni koruyan. Bunu biliyorum zannediyordum ama bilmiyormuşum. Şimdi anladım.
Bir şeyi daha anladım. Allah’ın ipini hiç bırakmamak lâzım. Hiç ama. Bırakınca uçurumlardan savruluyoruz. Paramparça oluyoruz. Yine bize şifâyı Allah veriyor ya ben buna çok utanıyorum. Elhamdülillah ki veriyor.
Bana yazıyorsunuz bin bir konu hakkında renk renk kederlerle: ”Bu acım geçer mi?” Geçiyor. Acın geçmese de sana tesiri geçiyor. Geçmez zannediyorsun. Öldüm zannediyorsun. Bir daha öldüm zannediyorsun. Bakıyorsun ölmemişsin. Ne tuhaf değil mi? Sonra, eğer doğru yola dönersen usul usul hafifliyor kalp. Önce hafiflemiyor zannediyorsun. Göğsünün ortasında bir kaya. Bir dağ, belki Erciyes! Kalkmıyor. Nefes almak istedikçe batıyor. Renkler soluk, ne yesen tatsız. Her şey boğazında kalıyor.
Yaşamak, boğazında kalıyor.
Aynaya bakıyorsun, kendinle aranda ne çok ne uzun mesafe. Heyhat. Geri dönemem, zannediyorsun. ”Artık dönemem kendime. Baştan başlayamam.” Zaten biz hep zannediyoruz, bilmiyoruz.
Sonra bir kuş ötüyor, bir çiçek açıyor, yağmur yağıyor ve güneş açıyor.
Bakıyorsun bir hafiflik içinde.
Allah Allah, diyorsun. Burası çok acıyordu. Ne oldu?