İmtihanlardan geçen insanların, cüretkâr oldukları bir dönemleri olur. Yaşadıkları kederler ve atladıkları eşikler sebebiyle içlerinde bir güç hissederler. ”Artık yıkılmam” gibi bir his yayılır insanın içine. Güçlenmiştir. Ağlamıştır, geçmiştir. Öyle ki bir noktadan sonra kendisini koruyacağına da inanmaya başlar. Akıllanmıştır. Artık, ön görebilir belayı. Emindir.
Eminlik :’) Ne tatlı ne komik bir kelime değil mi insan için. Ama kullanıyoruz böyle kelimeleri.. Ben de kullandım.
Bizler; sevdiklerimizi, hakkında endişe duyduklarımızı Allah’a emanet eden insanlarız. Biliriz ki tedbirlerden öte bir kader vardır ve o isabet ettiğinde kimse önleyemez, fayda veremez. Çözdük zannettiklerimiz de kaybettiklerimiz de nasiptir. Biliriz, biliriz de idrak edemeyiz bunu. Canımız sıkılır. Ama Allah’a emanet edince birini, içimiz rahatlar bir nebze. Çünkü ancak Allah korur kulunu.
Kendimizi de Allah’a emanet etmek lâzım/mış.
Aklımızı böyle beğenmek, böyle güçlü bulmak; meleklerin muhtemel ki güldüğü işlerimizdendir. Ne öğrendiklerimiz ne tedbirlerimiz mani olmuyor isabet edene. Bazen kendi ellerimizle bazen de tümüyle külli irade.. Yok ben eğilirim bana denk gelmez, diyorsun. Öyle olmuyor, şak geçiriyorlar, inanamıyorsun. Yahu neyse ne, teslim olsana gafil. Olayım efendim.
Kendimi, Allah’a emanet ettim şu günlerde. Gördüm ki ne aklım ne tecrübem ne de bende mevcut olan şeylerin cümlesi, beni korumaya yetmiyor. Koruyamıyorum kendimi sürüklenişlerden, şaşkınlıklardan. Kendimi koruyamıyorum yenilgilerden. Eller yukarı. Eller yukarı. E adam olaydın da bunu daha evvel anlayaydın, illa kafanı duvarlara mı sürtmek lâzım?
Otur, sıfır.
Öğrendiğim ilim, verilen bu akıl; nice insana yol gösteren o harika bakış açıları, yetmiyor/muş içimi düzenlerken. Yanlış yere koyuyorum koyduğumu. Şuncacık canımı haybeye yoruyorum. Ne debelendim ne debelendim bilseniz, gülersiniz ve de ağlarsınız ve de şaşarsınız bana. Çünkü insanlar beni daima aklımla bilir. İdrakımla ve de uygulamamla. Hiç sekmez ve gecikmez.
A dostlar, bu kez sekti.
Bre gafil, sen bir kulsun. Unuttun mu? Unutmuşum efendim. Şimdi bildin mi? Bilmiyorum efendim. Ya neyi biliyorsun?
Meğer benim bir gücüm yokmuş, koruma Allah’tan imiş. Ne çok bilmek ne de akıl değilmiş marifet. Hepsinin üzerinde bir nefis nefsin de üzerinde bir irade dururmuş. E hani senin iraden çok güçlüydü? Neye karar versen uygulardın, dönüp de bakmazdın? Benim de yapamadığım olurmuş meğer efendim. Gücümün de idrakımın da sınırı varmış. Hata payım ne de çokmuş. Temizlik ve şeref Allah lütfuymuş. O çekip alınca kalmıyormuş.
O mu çekip aldı?
Yok, ben alsın diye türlü işler ettim. İşte, esfeli safilin. Az ileride ahseni takvim. İkisi de benim içimdeymiş, bildim.
Hani bir şey bilmiyordun sen?
Bilmediğimi bildim efendim. Bilmediğimi bildim.
Çekildim.