Mümin bir kadın hakkında zanna şüpheye sebep olacak konuşmalar yapmak, onu zan altında bırakmak, sözünü güvenilmez kılmak nasıl bir vebaldir, tahayyül edemiyoruz.
Farklı sebeplerle haksızlığa uğrayan, hakikatin dışında, zanların ortasında kalan, üstelik Allah’ın rızasını gözeten kadınlar var. Önce bu durumun ne kadar üzücü olduğunu düşündüm. Sonra hemen o saniye Hz. Aişe annemiz aklıma geldi. Ona zina isnadında bulunanlar geldi. Hz. Ebubekir’in en çok infak ettiği, yardımını daimi tuttuğu ailelerden biri de dedikodu eden aileler içindeydi. Hatırladım. Öyle ki Ebubekir, bunca hayrın üzerine dillerini sakınmadan yalan beyanlarla kızının namusu üzerine konuşan bu aileye artık infak etmemeye karar vermişti. Ancak Rabbimizin bağışlama ve infakın fazileti yönündeki ayetleri sebebiyle, o aileye, kızına iftira atanların yanında bulunan, yıllardır gördükleri hayırları vefasızlıkla karşılayan bu aileye infak etmeye devam etmişti. Allah ona rahmet etsin.
Bir peygamber hanımı hakkında hiç korkmadan çekinmeden kendi nefis ve menfaatleri peşinde konuşabilen insanların başına geçirilmemiştir dünya. Dönmeye devam etmiştir. Hz Aişe nice inmiştir, ne çok ağlamış da öylece hakikatin ortaya çıkmasını nasıl beklemiştir, diye düşündüm.
Mümin bir kadın hakkında, sakınan bir kadın hakkında, Allah’ın hakkını gözeten bir kadın hakkında hakikat olmayan sözleri konuşmak mümkündür. Dünya bugün de kimsenin başına geçmez de dönmeye devam eder. Vahiy de kesilmiştir. Allah yeni bir ayet indirmeyecek Cebrail ile. Düzenini kuran için kendisini de onu dinleyenleri de kandırmak ve böylece tertemiz bir hakka girmek mümkündür. Fakat inananlar için, inmiş olan ayetler korkmaya yetmez miydi? Üç günlük dünya menfaati için, nefis için, gerçeği bulandırmaya ve yalana değer miydi? Değer mi?
İffeti öyle yüksek bir hanımefendi imiş ki Hz Aişe, ölürken dahi derdi görünmemek, muhafaza edilmek olmuş. Fıkhın derinliklerine sahip olan ahlâk ve zeka timsali annemiz ki cevval mi cevvaldir. Nasıl susup da hiç isyan etmeden Rabbinden bir hüküm beklemiş, diye düşündüm.
-mış gibi yapmak, olayları çarpıtmak, mümin bir kadın hakkında kötü zanna sebep olmak, akıllarda soru işareti bırakmak çok kolay. Çok kolay. Susup Rabbinin hükmünü beklemeye razı gelenleri, insanları utandırmamayı şiar edinenleri istediğimiz gibi göstermek mümkün ve ne kolay. Fakat ölüm zor. Haklar zor. Hesap zor. İnsan, Ebubekirlik yolunu da seçebilir, o vefasız aileden olmayı da.. Gördüğü onca iyilikten sonra kötülük etmeyi elbette seçebilir. İnsan, hepsinden pay sahibidir. Burası dünya, her şey olabilir. Dileyen dilediğini dilediğince konuşur. Susup beklemek ancak hesap gününe iman edenlerin güç yetireceği bir iştir. Beklenir.
Bizden önceki sadıklar, sıddıklar o cennet hanımları ne ızdırap ve kötülüklere muhatap olup yine de vakarla yürüyüp geçmemişler mi? Biz kimiz de aksine meyletmeyi hak bilelim. Bilemeyiz.
Varınca. Oraya varınca. Annelerimizin ellerinden öpmek, eteklerinin ucuna oturmak isterim. Orada artık bir sızısı ve izi kalmamıştır ya, yine de Aişe annemizin incinen gönlüne muhabbet ve hürmetle eğilirim.
Bilmiyorum aklımda kalır mı, ama kalırsa ona derim ki: O insanlar hiç eksilmediler anneciğim. Ne yazık, hiç eksilmediler… Hayretle seyrettik ve bugünleri bekledik.
ahh ne zordur susmak böyle durumlarda..böyle zamanda susan,hükmünü bekleyen her zaman en güzel susar..