Ben küçükken muz, kaşar peyniri, çokokrem alabilmek büyük lükstü. Biliyorum, bugün de alamayan aldığı zaman bayram edinilen evler var. Fakat şimdi evime alabiliyorum, sağlığım yerinde, hamd olsun yiyebiliyorum. Su alıyorum eve mesela, ekmek ve muz. Oysa muz ekmeğin yanında alınabilecek bir şey değildi. Maaş günü beklenmeli, çarşıya gidilmeli, büyük bir özenle seçilmeliydi. Bütün bunlar da yetmezdi yiyebilmeye; pay edilirdi. Öyle kafamıza göre yiyemezdik, saçmalamayın nereden çıkıyor bu fikirler?
Hele çokokrem, onu diğer yiyeceklerin arasında tezgah üstünde görmek, zannediyorum şahitlik etmediğim bir şeydir. Onun yeri, buzdolabının üzeriydi. Kahvaltının sonunda sofraya gelirdi, herkesin neredeyse doyduğu sırada gelmesindeki stratejiyi bugün görebiliyorum 🙂 O gün hürmetten diye düşünürdüm. İncecik bir tabaka, kızarmış ekmeğin üzerine; işte! Ziyafetse ziyafet. Yeterdi. Elbette yetmezdi ve fakat ne çok yeterdi.
Bir de kaşar peyniri. Çocukluğum boyunca onun bozulabilecek bir yiyecek olabileceğini hiç düşünmedim. Çünkü ne koktuğunu ne bozulduğunu görmemiştim. Daha biz ona doya doya bakamadan birkaç tostla biterdi 🙂 Ben onun öyle sadece peynir olarak sofraya konabileceğini de hiç düşünmemiştim biliyor musunuz? İleride sofralarda görünce uzun süre yiyemedim. Garip geldi.
Derken, onu da evime alabilir duruma geldim. Üstelik canım ne zaman isterse. Üstelik istersem on paket bile alabilirim inanabiliyor musunuz!? Bence bu gayet net ekonomi ölçüsü. Eğer ben muz ve kaşar peyniri alabiliyorsam, zenginimdir. Küçükken hayalim bir kasa muz alıp yemekti. Bu gerçek olana kadar ben büyüdüm. Muz ekmeğin yanında alabildiğim bir şey oldu birdenbire. Çikolatalı ekmek burun büktüğüm, kaşar dolapta unutup bozduğum bir peynir oluverdi. Şimdi buzdolabımın üzerinde birkaç ilaç var, merdane ve ufak bir oklava. Onların altında annemin çeyizinden örtü serili. Bu örtü, çokokremin kraliyet günlerine şahit. Şimdi neler düşünüyordur?
Az evvel tost yapmak için dolaptan kaşar az tereyağı ve domates çıkardım. Baktım şöyle kaşar peynire, dedim ki: Sen yine pek güzelsin, pek özelsin. Fakat insan, alıştığı güzelliğe umursamaz oluyor, körleşiyor. Kendisine bir görmeme biçimi ediniyor. Ne yazık.
Ne acı ne acı ne acı: Her gün hayret etmemek güneşe. Her gün sevmemek yeniden. Alışmak atan kalbimize, alelâde görmek parlayan bir simâyı, es geçmek gülüşleri. Görmemek, görmemek ne acı.
Sonra ne oluyor biliyor musunuz? İnsan sevinemeyen, büyük işler peşinde koşarken anı yitiren, ellerini çırpıp zıplayarak heyecanlanmayı unutan büyüklere dönüşüyor. Hayır hayır hayır, yukarıdaki üçlüye haksızlık ettiğim yaşlara geldiysem de zıplamak benimle, ellerimi çırpmak, sevinmek bir şeker için tur atmak benimle. Belki o yaşlarda bunları yapmaya imkan olmadığı içindir. Yeter, derdim ben; doydum ki.
Şimdi geçmişteki o yokluklar beni mahzun etmiyor, sevindiriyor; iyi ki öyle olmuş. Bir gece vakti, yağmur da nasıl hani! Sebzeci geçiyor kamyonla: Elma, muz, kiraaaazzz!!! Babanem tülbentini birledi çenesinin altında çıktı durdurdu adamı. Birkaç dakika elindeki parayı gizli gizli saymaya çalıştı. Bozukluklar. Sonra, avucunu açtı; birkaç kiraz bir muz bir de elma aldı belki. Aklınızda kalmasın, dedi. Aklımda kalmadı ama gönlümde kaldı o sahne. Unutmadım. İmkanın ötesinde hâller vardır yapmak isteyene, o gün bildim. O günden beridir, yaparız, derim ben. Sen uzat yeter ki elini.
Gördüm ki an olur sana hiçbir el uzanmaz. O hâlde bir elini diğerine uzat, diye öğretmeye durdum kendime. Oldu. Etraf kalabalıklaştığında, içimden tekrar ediyorum şimdi : Yeter, ben doydum ki.
Ne güzel içim ısındı çocukluğuma gdiverdim ama hala biz kaşar peyniri ve cokokrem alamiyoruz nadirren giriyor soframıza ama olsun oğluma alıyorum çalıştığım vakit o çok çok yesin istiyorum nedense benim çektiğim hala çekmekte olduğu m yokluğu çeksin istemiyorum kalbimin bı yerinde bı cızırtı oluyor ona bunları yediremedigim zamannlar yiyen çocuklar la yemeyen çocukla r araasinda bı eşitsizlik oluyormuş gibi hissediyorum alabildigim zaman lar ise bu benim şükrümu arttiryo ve tabi o alamadığım zamanları bir süre sonra unutuveriyorum .insan nankör işte çok çabuk unutan bir varlık …
midemize giren şeyler eksik kalabilir eğer kalbi duyuyorsa endişe etmeyin; o yaşlarda yiyemedigim şeyler için üzgün değilim. ancak kalbimi acıtan sahneler var yer yer. onlar çokokrem yesem de geçmezdi 🙂 onu sevdikçe, muhabbetle gayret ettikçe üzülmeyin. aklımda bana alınmayanlar değil çabalayan iki kadın var. oğlunuzun hatırında da bu kalacak inanıyorum.