pazardan yaban mersini aldım. biraz yabani ünap, iki kilo erik; marmelat olacak.
yaban mersini komposto. pazardan dua aldım, esnaf neşesi, bereket temennisi. yeniden inanmayı yanıma aldım. kendimi, kendime en iyi arkadaş yaptım. şöyle bi aynaya baktım geçen sabah, yüzüm durulmuş bir deniz.
gülen çocukların neşvesini nerde görsem, durdum sevinmeyi aldım.
çiçeklerin ve rüyalarımın toprağını değiştirdim, avluyu ve sadrımı sık sık yıkadım geçen günler içinde. kendime, merhamet ettim; artık, gerçekten. bir el aramayı bıraktım, oturdum başımı okşadım.
iç denizlerime mütercim aramayı bıraktım. dilini çözdüm kalbimin. farsça dil, gönül demektir. yani gönül, konuşur, duymaya kulak var mı? bakınmayı bıraktım ve bizzat kulak kesildim. nihâyet, dokuzsa da doğurdum kendimi yeniden. şimdi, ben beni buldum ya, yiten ne vardıysa artık kayıp değildir. yoldur, yürünmüştür, geçilmiştir. bacağımıza yeniden kuvvet gelmiştir.
nihâyet yaşamak serüveni içinde, ışığı aramayı bırakıp, ışığın kendisi oluverdim. ”oluvermek” tılsımlı bir kelime, insanı ikna ediyor kolaycacık olduğuna bütün olanların, olmayanların. bir çırpıda, hiçbir bayırı çıkmadan. oysa değil, sadece, bulunmayı beklemiyorum artık. zirâ, gözü olana, bak demek kabalık; olmayana bak demek, vakti ziyânmış. ışık sadece ışıktır, aydınlanır ve aydınlatır. ben ışığım bana inanın! diyen ışık mı olur Allasen.. kuşlar kanatlarını ispatlamak için değil, uçmak için çırpınır.
uçalım mı?
hoşgeldin ferahlık.
hoşbulduuummm 🙂 siz de hoşgeldiniz!