misafir

Bu akşam Sema Ablam ile oğlu Selim iftara geliyor. Özbek pilavı var yemekte, ondan evvel bal çorba. İkisinin de tarifi bu sitede mevcut efendim açın bakın rica ediyorum.

Daha vakit var fakat sofrayı kurdum. Ananem geldikçe hazır su alıyoruz, geçen gün gelmişti yine almıştık. Kalan suyu şişeye aldım. Bir de ayran çırptım. Onu da başka bir şişeye aldım. Şişeler cam; birinin kapağı kırmızı. Masamızda Zeynep Ablamın anneciğinin verdiği bir dantel var uzunca. Çeyiz içinmiş. Kimselere yâr olamamış. Bana gönderdiler, serdim. Şimdi soframız kuruldukça bu ince işçilik bize eşlik ediyor, hoşuma gidiyor.

Hoşuma giden şeylerin listesi pek uzun, elbet gitmeyenlerin de. Lâkin şu sofra işi, bir şifâ meselesi değil mi? Öyle besleniyor ki ruhum, sevdiklerime sofralar kurarken. Saatime bakıp da çorbanın terbiyesi için tam vaktini kollarken. Çünkü efendim, ısıtmayı sevmem, hususi dinlenmesi elzem olan bir yemek değilse, taze taze hazır edeyim isterim.

Soframızda Hafız Abi’nin dükkana uğradığımda zorla ikram ettiği hurmalar var. Kudüs Hurması üstelik. Hiç denediniz mi? İsmiyle gönlümüze sultan lâkin pek tatlıdır kendileri. Bana fazla epey de yumuşak, anneciğim çok seviyor. Gizemciğimin te geçen sene verdiği turşudan son kalan pay cam kâsede. Kıtır ekmekler, bit pazarından bulduğum çiçekli kapta, te sabahtan hesap edip buzluktan çıkardığım kaşarı da rendeledim, o da burada, çorbaya.  Dün akşam da etli kuru fasulye yapmıştım ama nasıl ama nasıll güzel oldu. Fakat acı olduğunu itiraf edeyim. Sema Ablam, biz acı yemeyiz dedi. O demeden evvel zaten yemeği kaynatıp kavanoza kapatmıştım. Acıyı kimseler yemiyor efendim olacak iş mi! Özbek pilavını ise yemeyen görmedi bu gözler. Çiçeğimiz yok, bahçeden hazan var. Sade bahçede mi?

Usul usul sofrayı kurarken, gönlüme bahar yeli esti. Sanki hiç virân olmamışım, olmamışız. Boğazımıza dizilmemiş hiç lokmalar ve çatal elimizden hiç düşmemiş. Sanki soframız hep şenmiş, tek lokma yemeden dönen günlerin içinden hiç geçilmemiş. Yaşamak, öyle tuhaf öyle acayip bir hâdise ki çoğu zaman idraki zor.

Oruçluyken sofra kurunca,  bir baktım, Ramazan burnumda tütüyor. Ne çok özlemişim. Sanki o gölgesine hasret kaldığım bir söğüt, ben de nicedir güneşteyim. Susamışım da su, yorulmuşum da uyku, acıkmışım da ekmek. Neyi arıyorsam koynuna saklanmış. Evladı bekleyen anne, hasretlik çeken sevdalılar, siz ekleyiniz her kim neyi özlüyorsa, onun misliyle ve titreyip duran bir muhabbetle, Ramazan’ı özledim. Bölünen uykuyu, son yudumla içilen suyun ardından işitilen ezanı, bastonlarını yere vura vura yürüyen dedelerin camiiden dönüşünü. Hatimleri, kaymak satan çocukları, bahçeye sofralar kurmayı, teravih kılmayı, İnşallah seneye Ramazan’da Umre yapıyor oluyorum Allah’ım amin, demeyi; susmayı, susmayı, susmayı.

İnsanın aşkları değişiyor, dönüşüyor. İçimde kaynıyor. Düşünüyorum. Evlerini, evlatlarını, eşlerini yitirenleri. Ramazan onlara da gelecek. Keşke, diyorum. Öyle bir imkanım olsa ki tek tek sofra kursam. Her hâneyle ayrı ayrı otursam. Çocuklarla oynasam, öyküler anlatsam, şarkılar söylesem. Gülseler kısacık bir an, ben çok şükür desem. Bir gün de iyileşilmez lâkin bir gün iyileşilir ya. Allah, bizleri de aracı kılsa bu şifâya. Benim muhabbet ve hasretle beklediğim Ramazan’ı onlar ürkerek bekliyor belki de kim bilir. Gönül sofraları kursam, ağlasalar uzun uzun öylece dursam, hiç sormadan ses etmeden, dursam dinlesem. Çökecek gibi oldukça Allah desem. Dünyanın sırtına havluyu koysam.

Doğanlar, ölenler, bin bir neşe ve endişe içinde, her şeyi aynı anda hissetmeye alıştığımız günler. Her bir duygu, trenin bir başka vagonu. Dizilmişler. Yoldayız ve herhangi bir vagonu çıkarmak mümkün değil. Darmadağınık bir bütünlük hâli. Her halükârda şükür kavanozumuzu dolduracak çok nimet var. Ve susacak, susacak ne çok şey var.

Pilav olmak üzere, mutfağa o tılsımlı koku yayılmaya başladı iyiden iyiye. Birazdan zil çalacak. Selim’e hâlâ sarılabiliyorum. Göz açıp kapayana dek, uzaktan uzağa selâm etmekle yetineceğim bir delikanlı olacak. Elimde büyüyen beylere sonra onlar delikanlı olunca uzaktan selâm etmek çok zor oluyor. Cennette yanaklarını sıkmaya, saçlarının arasında ellerimi dolaştırmaya devam edeceğim. Daha pek çok yarım kalan hikayeye orada devam edeceğim, edeceğiz, bana inanın.

O güne dek sofralar kuracağız. Acıkır da güç bulamazsanız, bizim zile basın. Evde yoksak Birsen Teyze ile oturun bekleyin. Burada, doyarsınız. Size söz.

Pilav oldu, sardım, demlensin.

Sizin de yaralarınızı melekler sarsın, şifanız demlensin, bahar gelsin.

Share:FacebookX
Join the discussion