Ebû Hüreyre’den -radıyallâhu anh- rivayet edildiğine göre Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- cuma gününden söz ederek şöyle buyurdu:“Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir. ”
Resûl–i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz o zamanın pek kısa olduğunu eliyle gösterdi.(Buhârî, Cuma 37, Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cuma 13–15)
“Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün cuma günüdür; Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır.” (Müslim, Cuma, 18)
(Bugün cuma olduğu için söze onunla başlamak istedik. Aşağıda bulunan Hadislerle İlim ve Hikmet eserinin mukaddimesi, bizler için heyecan verici ve sorumluluğu pek büyük olan bir çalışma. Eseri okumaya başladığım günden beri aldığım lezzet, edindiğim bilgi, yaşadığım hayret ve hayatıma tesiri tarif edilemez. Gerçekten ihlas ile yapılan işlerin bereketi yüz yılları aşan bir hakikat. Öyle inanıyorum ki bu eserle buluşan ve ona ihlasla yönelenler mutlaka Kur’an ve hadiste daha titiz derinleşecek ve hayatlarındaki değişim hayırlı yönde seyredecek Allah’ın izniyle. Bu çalışmayı sizler için Hülâsa-i Kelâm köşemizin sahibi; Burak Can yapıyor olacak. Dilerim ki son cilde kadar tamamlarız, ümmet için kolay ulaşılabilir hayırlı bir yol sunmuş oluruz. Dua ve destekleriniz için şimdiden müteşekkiriz. Siz de başka kimselerin okumasına, böylece bu kıymetli eserle tanışmalarına vesile olursanız, sizin için de hayırdan bir pay bulunmuş olur. İlerleyen haftalarda hadislerle ve onları açıklayan âlimlerin kelimeleriyle karşılaştıkça alacağınız lezzete siz de hayret edeceksiniz. Her cuma Hadislerle İlim ve Hikmet’ten bir hadisle buluşmak üzere!)
İmam Ahmed, Abdullah bin Amr bin Âs’tan şövle rivayet eder:
“Resûlullah (s.a.v), bir gün sanki veda eder gibi yanımıza çıkıp geldi ve buyurdu ki: Ben ümmî peygamber Muhammed’im (s.a.v)! -bunu üç defa tekrarladı-. Benden sonra peygamber yoktur! Bana kelimelerin başlangıçları, sonları ve hepsinin cevâmii (toplamı) verildi! ”
Sonra hadisin kalan kısmını zikreder.
Ebû Ya’lâ el-Mevsilî, Ömer b. Hattâb’dan (r.a) Resûlullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Bana veciz söz (kısa ve derin manalı söz, özlü söz) söyleme özelliği ve kelimelerin mührü verildi, onlar (kelimeler) benim için olabildiğince kısaltıldı.”
Dârekutnî de, İbn Abbas’tan (r.anhümâ) Resûlullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Bana veciz söz (kısa ve manalı söz) söyleme özelliği verildi. Sözler benim için olabildiğince kısaltıldı.”
Hişâm b. Ammâr, el-Meb’as isimli kitabında senediyle Ebû Sellâm el-Habeşî’den şöyle rivayet eder: Bana Resûlullah’ın (s.a.v) şöyle dediği nakledildi: “Benden önce gönderilen peygamberlere altı özellikle üstün kılındım, övünme yok!” Sonra bunlar arasında şunu saydı: “Bana cevâmiu’l-kelim (özlü söz söyleme özelliği) verildi. Ehl-i kitap, bunu geceden sabaha kadar bir cüz (cilt) halinde meydana getirebiliyordu. Bunların hepsini Allah Teâlâ benim için, ‘Göklerde ve yerde bulunanlar Allah’ı tesbih eder. Allah her şeyden üstündür, hikmet sa- hibidir10 âyetinde topladı.”
Resûlullah’a (s.a.v) özgü olarak verilmiş olan cevâmiu’l-kelim (Hz. Peygamber’in veciz sözlerini ve kendisinin veciz konuşma özelliğini ifade eden tabir) özelliği iki çeşittir:
Birincisi: Kur’ân-ı Kerîm’de bulunan kısmıdır. Şu âyet-i kerimede olduğu gibi: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.’’
Hasan-ı Basrî (rh.a) şöyle der: “Bu âyet-i kerime, iyiliğin hangi türü varsa hiçbirini dışarıda bırakmaksızın emretmiş ve kötülüğün hangi türleri varsa onların da hepsini yasaklamıştır.”
İkincisi: Resûlullah’ın (s.a.v) sözü olan kısımdır. Bu sözler günümüze kadar gelen hadis kitaplarında yer almakta olup Asr-ı Saadet’ten beri yayılarak gelmiştir. Ayrıca âlimler Resûlullah’ın (s.a.v) cevâmiu’l-kelim özelliğinde olan hadislerini toplamışlardır. Bu konuda Hâfız Ebû Bekir b. Sünnî el-Îcâz ve Cevâmiu’l-Kelim mine’s-Süneni’l- Me’sûra ismini verdiği bir kitap yazmıştır.
Yine Kâdi Ebû Abdullah Kudâi de bir kitabında veciz ve cevâmi’u’l-kelim (kısa ve özlü söz) niteliğinde olan hadisleri bir araya getirmiştir. Daha sonra pek çok kimse bu minval üzere eserler yazmışlar ve pek çok sayıda hadis zikretmişlerdir. Büyük hadis imamlarından Hâfız Ebû Amr bin Salâh, Ehâdisü’l-Külliye ismini verdiği veciz hadisleri yazdırmıştır. Bu hadisler hakkında “Dinin aslı bu hadislere dayanır” denilmiştir. Bu nitelikte toplu ve veciz mânaların bulunduğu bu cüzde yirmi altı hadis bulunmaktadır. Daha sonra büyük âlim, fakih, zâhid ve önder Ebu Zekeriyya Yahya en-Nevevi, İbn Salâh’ın yazdırdığı bu hadisleri almış ve ilaveler yaparak hadislerin sayısını kırk ikiye çıkarmıştır. Bu eserine de el-Erbaûn (Kırk Hadis) ismini vermiştir. İmam Nevevi’nin bu eseri her tarafa yayılarak büyük şöhret kazanmış ve birçok kişi tarafından ezberlemiştir. İmam Nevevi’nin Kırk Hadis kitabına bir çok âlim tarafından şerh (açıklama, yorumlama) yazılmıştır.
Müellifimiz İbn Receb el-Hanbelîde bu şarihlerden (şerh edenlerden) biridir. Bazı alimlerin şerh ederken miras konulu bir hadisi eklemeyip dışarda bırakmışlardır fakat müellifimiz (yazarımız) el-Hanbelî bu hadisi ve bunun yanında cevâmi-ü’l-kelim olup pek çok ilim ve hikmeti barındıran diğer bazı hadislere de yer verip İmam Nevevi’nin Kırk Hadis kitabını şerh ederken sekiz hadis daha eklemiştir. Müellifimiz (yazarımız) İbn Receb El-Hanbelî’nin İmam Nevevi’nin Kırk Hadis kitabının şerhini (açıklama) yaptığı tam adı ”Câmiʿu’l-ʿulûm ve’l-ḥikem fî şerḥi ḫamsîne ḥadîs̱en min cevâmiʿi’l-kilem” olan Hadislerle İlim ve Hikmet kitabında hadis sayısı elliye ulaşmıştır.
Müellifimiz el-Hanbelî mukaddimenin sonunda şöyle diyor:
“Benim amacım bu özlü ve veciz hadislerin kelime anlamlarını açıklamaktan ibaret değildir. Bundan dolayı, sadece İmam Nevevi’nin zikrettiği hadislerin râvileri ve müellifin hadisleri nisbet ettiği hadis kitaplarının lafızlarına (sözlerine) bağlı kalmadım. Konuyla ilgili ve o anlama delalet eden hadisleri de zikrettim. Ayrıca hadisin şerhine başlamadan önce, hadisin sıhhati, sağlam ya da zayıf olduğu bilinebilsin diye güzel bir şekilde hadisin isnadı (sened, temellendirme, sözü ilk söyleyenini bulana kadar araştırmak, ilk kaynağa kadar ulaştırmak) hakkında bilgi verdim ve İmam Nevevi’nin zikrettiği hadisler dışında konuyla ilgili başka hadisler varsa bunları da belirttim. Şayet konuyla ilgili başka hadis yoksa ya da diğer rivayetler sahih değilse, bütün bu hususlara dikkat çektim.
Allah Teâlâ’dan yardım dileriz ve O’na tevekkül ederiz. Allah’ın yardımı ve desteği olmadan ne bir güç ne de bir kuvvet vardır.”