İNSANIN ANLAM ARAYIŞI/ VİKTOR E. FRANKL
- Bir insanın acı çekmesi, boş bir odadaki gazın davranışına benzer. Boş bir odaya gaz verildiği zaman, oda ne kadar büyük olursa olsun, gaz odanın tamamına yayılır. Ne kadar küçük veya büyük olursa olsun, acı da insanın bilincine ve ruhuna tamamen yayılır. Dolayısıyla insanın çektiği acının ”büyüklüğü” kesinlikle görecelidir.
- Her durum kendi eşsizliği ile ayırt edilir ve eldeki durumun getirdiği soruna her zaman için sadece tek bir doğru yanıt vardır.
- Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her sabah sorgulanan, biri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yaşamın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemlerden ve doğru yaşam biçimlerinden meydana gelmesi gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu üstlenmek anlamına gelir.
Yaşanmış anlardan yola çıkarak insanı, insanın anlam arayışını ve sınırlarını çok duru bir dille anlatıyor yazar. Aynı zamanda doktor olan Frankl, toplama kamplarında şahitlik ettikleri ve birebir yaşadıklarıyla hayata yeniden başka gözlerle bakmaya başlıyor. Hayatın anlamı belki de arayacağımız değil inşa edeceğimiz bir hazinedir? Bu ve daha başka soruların cevaplarını tüm içtenliği ile veriyor kitap. Alıp almamak bize kalmış!
2. İRADE TERBİYESİ/ JULES PAYOT
- Gerçek cesaret uzun soluklu sebatkâr olmaktır. / Ayrıyeten düzenli olarak bir program dahilinde çalışmak irademizi o programa karşı bağımlı hâle getirir.
- Hareket insanı toplum önünde kararlı ve mutlu kılar.
- Moral açısından kendimizi iyi hissettiğimiz zamanlarda bedenimiz de tıpkı düzgün çalışan akordu iyi yapılmış enstrüman gibi olur.
- Hayata dair stratejik bir plan olmazsa olmazımızdır. Beynimizi kemiren bir durumla karşılaşınca ne yapacağımızı nasıl kurtulacağımızı önceden biliriz. Karmaşık ruh hâllerinden çıkmayı , üzüntülerden kurtulmayı, umutsuzluğa çözüm getirmeyi başarabiliriz. Tıpkı iyi bir komutan gibi düşmanını iyi tanımak, düşmanının artılarını eksilerini bilmek, savaş alanını iyi tahlil etmek, takımının artılarını eksikliklerini tespit etmek başarıyı getirecektir. Böylece ilerleyebiliriz. İç ve dış mihraklarımızı iyi tanımak, her açıdan iyi tahlil etmek şart. Her şeyi öngördüğümüz için başarı şansa kalmayacak, zamanında geri çekilmek büyük kayıpları önleyecektir.
Elime aldığım zaman sıkılacağımdan emindim. Fakat bırakmak mümkün olmamıştı. Üzerine ne söylesem eksik kalacak bir kitap. Her yaş ve görüşten insanın mutlaka mutlaka mutlaka sindirerek okuması, biraz zaman sonra yeniden okuması gereke. Her bölümü insan yaşamı için ayrı bir ders. Şımarıklık yapmadan istifade etmek kıymetini bilmek lâzım.
3. SENİNLE BAŞLAMADI/ MARK WOLYNN
- Yeni bir beceriyi uygulamak, doğru koşullar altında, beyin haritamızdaki sinir hücreleri arasındaki yüz milyonlarca ve muhtemelen milyarlarca bağlantıyı değiştirebilir.
- Beyin taramaları aynı nöronların bir çoğunun ve beyin bölgelerinin bir olayı gerek hayal ettiğimizde gerekse gerçekten yaşadığımızda aktif hâle geldiğini göstermektedir.
- Neyi hayal edersek onu mümkün kılarız.
- Zihinlerimizi iyilik hâlinin ve olumlu resimleri ile doldurmak iyileşme sürecini güçlendiren bir epigenetik ortam oluşturabilir.
Kitabı okurken yazar ile aynı inanca sahip olmadığımızı hep aklımızda tutmakta fayda var. Yaşama aynı yerden bakmıyoruz, benzer görüşlere sahip değiliz. Bu sebeple tümüyle benimsemedim ancak bana fayda veren birçok yeri oldu. Mesela çekirdek dil mevzu hayli ilgimi çekti. Aile şeması da öyle. Verdiği pratikleri denedim. Yapabildiklerim de oldu yapamadıklarım da. Psikolojideki kader motifini incelemeyi seviyorum. Ancak sadece geçmiş atalardan bana bir takım duygular olduğunu salt şekilde kabul edersem, benim irademin bir anlamı kalmamış olur. Aynı zamanda o görüşte Allah’ın en adil ve merhametli olduğunu da bir yere oturtamam. Dolayısıyla benimsemiyorum. Ancak elbette kuşakların birbirini etkilediği bir hakikat.
Her birey kendi koşul ve tercihleri içinde değerlendirilir. Bunu kalbimizden ve aklımızdan çıkarmadan okunabilecek bir kitap. Mesele geminin kaç kişi aldığı, karaya ulaşıp ulaşmadığı değil. Mesele bütün fırtına anlarında gemide kalmak için gayret ediyor muyuz? Başımıza gelenler hayata yönelik mazeret listemizi oluşturmamalı.
Yaşa, çünkü günler beklemez.
4. DİL BELASI/ İMAM GAZALİ
- Asıl haram küçümseyerek karşındakine zarar vermektir. Çünkü bu hakir görme ve hafife almaktır.
- Mümin kötülemez, lanet etmez, kötü ve çirkin konuşmaz.
- Sözleri ve yaptıkları çirkin olana cennete gitmek haram olur.
- Arkasından konuşula söz her ne kadar doğru olsa bile gıybettir. O’nu yapan Rabbine isyan etmiş, kardeşinin etini yemiş sayılır.
Dil Belası, Müslüman olsun olmasın kendisine iyilik etmek isteyen her insanın kesinlikle okuması gereken bir kitap. Üstelik bir kere de değil. Dönüp dönüp okumak gerek. Öyle ki bilgiler tazelensin ve en büyük helak sebebi olan dili hatırlasın. Unutuyoruz: Hiçbir mağduriyet ve ya haklılık bize insanlar hakkında konuşma hakkını vermez. Dili çirkin olanın kalbi güzelleşemez. Kaba, sert, ölçüsüz her türlü ima ve sözden kaçmalı kaçmalı kaçmalı. Böyle kitaplar hakikaten kalbe pek dokunan ve hatırlatıcı olan kitaplar. Dönüp dönüp okuyalım. Kendimizi inşa edelim.
5.ÖFKE DANSI/ Dr. HARRIET LERNER
- Bu kitabın kapsamı nedir? Bu kitabı özellikle, yararlı olmasını amaçlayarak yazdım. Ne kadar ilginç olursa olsun, gerçek kadınların gerçek yaşamlarında açık ve pratik bir uygulaması olmadığını düşündüğüm noktalarda kuramı bir kenara bıraktım. Yine de öfke konusunda yazma süreci sırasında konumu daraltmanın yanı sıra genişletmem de gerektiğini gördüm. Okuru önceden uyarmak istiyorum: Bu kitap on kolay adımda ”yapma sanatı” kuralları sunmuyor. Bunun nedeni, öfkeyi değişim yaratma amacı olarak kullanma yeteneğinin, ilişkilerin nasıl işleteceği konusunda daha kapsamlı bir anlayış ve bilgiye ulaşmamızı gerektirmesi.
- Çoğumuz kendi mücadelemizi Bay Kesler’ın yaptığı gibi çocuklarımıza anlatmayı aklımıza bile getirmeyiz. Oysa döngüsel bir modeli bozmak için en etkili yöntem budur. Birincil endişe ve öfke enerjimizi yetersiz yüklenen bireyin üzerinden çekip bu durum hakkında bizim yaşadığımız sorunu anlatmaya başlamamız, tüm aile üyelerinin gelişme olasılığını yükseltecektir.
Lise çağlarımdan beri kendimi çabuk öfkelenen birisi olarak tanımladım. Ancak öğrendim ki öfkeyi bir ifade biçimi olarak kullanmışım. Peki insan kendisini her an parlamadan nasıl ifade edebilir? Neden ve nasıl kızarız, bunları nasıl dengeli hâle getiririz? Öfkeyi yok etmek mümkün değildir. Üstelik yok edilmesi de gerekmez. Sadece doğru kanallara organize etmek ve onu yönetmek gerekir. Baskılanmak daha büyük patlamalara sebep olur yalnızca. Sebepleri görüp çözmedikçe yol almamız, sakinleşmemiz mümkün değil. Tam olarak kime ve neden öfkeleniyoruz? Öfke Dansı bu soruları titizlikle ve hayatın içinden sahnelerle açıklıyor, yeniden okumak istediğim kitaplardan biri. Öfkenin kaynağını bulup çözümlemeye başladığımız zaman, kendimizi sürekli tutmak zorunda kalmamış oluruz.
Bununla birlikte, bana sorarsanız, bunu en iyi öğreten kitap Kur’an’ı Kerim’dir. Nasıl, olduğunu ise siyer okuyarak sahne sahne kalbimize nakşedebiliriz.
Bütün bu kitaplar ve daha sonra tavsiye edeceklerim daima tek bir kitabı anlamak içindir. Okuruz, O oku dediği için. Çünkü O’nun kelimeleri şifa olur. Fakat ilacı ağzımızda tutmayıp yutmamız gerekiyor. Ağzında döndürüp durma, artık yut. Öğütülsün, besin olsun, gözlerin daha net görsün açılsın kalbin ve kulakların. Bak, bütün kelimeler başka anlamlara gelecek o zaman. Neyi okursan daima Rabbin ile Rabbin için oku. O’nu anlamak, O’na yaklaşmak için. Hastalıklarımız binse de şifa kaynağımız bir!