“Tefekkür” deyince aklınıza ilk ne geliyor? Sözlük anlamı düşünmek gibi anlamlara gelirken çoğumuzun nezdinde terim anlamıyla değer kazanmıştır. Tefekkür denilince aklımıza “Allah’ı düşünmek, yarattıklarını düşünmek ve ders almak” gibi anlamlar gelir. Daha güzel bir deyişle tefekkür: “Yaratılış penceresinden Allah namına bakmak ve baktıklarında Allah’ın varlığını görmektir”. Tefekkür bir mümin için o derece önemlidir ki; aklın ibadeti olarak görülmüştür.
Kur-an’ı Kerim’de muhtelif ayetlerde Allah Teâlâ tefekkür hakkında şöyle buyurmuştur:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır” Âl-i İmrân – 190
”O akıl sahipleri, ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken dâimâ Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler ve ‘Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen eksik sıfatlardan uzaksın. Bizi cehennem azabından koru!’ derler.” Âl-i İmrân 191
”Eğer biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara tefekkür etsinler diye veriyoruz.” Haşr – 21
Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem tefekkür ibadetininin ne kadar büyük bir ibadet olduğunu bir hadis-i şeriflerinde şöyle açıklamışlardır:
“Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.” (Süyûti – Câmiu’s Sagir)
Tabii hadis-i şerifteki “bazen” kelimesi çok önemlidir. Çünkü bir şeyin tam anlamıyla güzel bir ibadet olması için şuurlu şekilde yapılması gerekir. Kuru kuruya düşünmekle inceliklere tam anlamıyla vakıf olamayacağımız gibi bir zaman sonra sıkıcı gelebilir. Peki tam olarak nasıl tefekkür etmeliyiz? Bu noktada İmam Gazali bu kitabıyla tefekkür ibadetinin anahtarını bizim elimize vermekte. Malumdur ki anahtar olmadan hazinenin bir değeri olmaz. Alıntılar yapacağımız kitap, İmam Gazali’nin el-Hikmetü fi Mahlûkatillah (Allah’ın Mahlukatında Yarattığı Hikmetler) isimli eserinin tercümesidir. Kitabın tercüme edilmiş adı ise “Gökyüzüne Bakmanın Faydaları”
-Semaya bakmanın on faydası vardır denildi. Üzüntüyü eksiltir, vesveseyi azaltır, evham korkusunu giderir, Allah’ı hatırlatır, kalbinde Allah’a karşı saygıyı yeşertir, olumsuz fikirleri siler, sevda hastalığına fayda verir, müştak olanları teselli eder, birbirini sevenlere ünsiyet verir. O sema ki dua edenlerin kıblesidir. -Şu Âlemin ve Semanın Yaratılışını Düşünme Bölümü
-Parmakların uçlarında hem bir süs hem de arka kısımları için dayanak olmak üzere tırnaklar yaratılmıştır. Bu sayede parmaklar bir şeyi kavradığında zayıflık hissetmez. Şayet tırnaklar olmasa hassas şeylerin güvenle tutulması mümkün olmaz ya da ihtiyaç olsa insan bir yerini kaşıyamaz. İnsanın cisminde küçük bir eksikliğin ne kadar güçlükler doğurduğunu dikkat et! Bir yeri kaşınsa, kendine elem veren şeyi def etmede ve menfaatli olan şeyi celp etmede yaratıkların en zayıf ve âcizi olur. İnsan vücudunu kaşımak için hiçbir şey tırnakların yerini tutamaz. Çünkü tırnaklar bu ve benzer işler için yaratılmıştır. Şayet kemikler gibi sert ya da deri gibi yumuşak yaratılmış olsalardı hikmetli olmazdı. İster uykuda ister uyanıkken olsun, parmaklar, vücudun kaşınan yerini anında bulur, kaşınmak için başkasından yardım istenilse kaşınan yeri bulmak bile yorucu bir iş olur. -İnsanın Yaratılışında Açılan Hikmet Kapısı Bölümü
-Allah’ın bebek için akıl ve iyiyi kötüden ayırma kudretini kemal zamanına kadar tedrici olarak nasıl verdiğine dikkat et! Bu da bir yaratılış sırrıdır. Akıl ve anlayış olmadan cahil olarak doğar. Şayet aklı olsa rahimden çıkışı sırasında hayat ona zor gelir. Hiç tanımadığı, hiç görmediği ve hiç dostluğu bulunmayan şeyleri gördükçe aklı hayran ve şaşkın kalır. Doğar doğmaz daha bezler içinde sarılı olarak beşiğinde yatarken kendini çeşitli yükler altında ve tehlikeler içinde görse ve müstağni kalamayacağı ihtiyaçların farkına varsa, zayıf bedeniyle birlikte dünyaya geldiğine pişman olur. -İnsanın Yaratılışında Açılan Hikmet Kapısı Bölümü
-Sonsuz ilim sahibi Allah’tır. Melik’in evi, insan bedenidir. Maiyet azalarıdır. Kavim dört kuvadır. İnsanda nefsin yerini tutan, fikir, vehim, akıl, hafiza, öfke vb sıfatlardan yalnızca hafıza ek- silse hali nice olur! Lehinde ya da aleyhinde olan şeyleri, eline gireni çıkanı, görüp işittiğini, söylediklerini ya da kendine söylenenleri, kendi iyiliğine olan şeyleri, kendine zararlı şeyleri, kârını zararını aklında tutamasa ne hallere düşer. Evinin yolunu bulamaz, çalışsa derslerini öğrenemez, yazdığından faydalanamaz, başından geçeni anlamaz. Allah Sübhanehu ve Teâla’nın unutma ve hafızayı nasıl yarattığına bak! Her ikisi birbirine zıt olmasına rağmen insanın maslahatı için verilmiş birer ölçüdür. –İnsanın Yaratılışında Açılan Hikmet Kapısı Bölümü
-Allah Teâlâ rahmeti ve hikmetiyle insanlara boyun eğsinler diye hayvanlardan aklı ve fikri esirgemiştir. Ki insan bir yük taşımak ya da bir alete koşmak için çalıştırmak istediğinde ona itiraz etmesin. –Hayvanların Yaratılışında Açılan Hikmet Kapısı Bölümü
-Karıncalara yuvalarını toprak içinde kazmaları ilham edilmiştir. Yuvalarını genişletmek için toprak çıkarmaya başladıklarında nemli toprakta filizlenmelerini önlemek için içeri taşıdıkları taneleri iki parçaya ayırırlar. Onlara bu tedbiri öğretmek ancak Rahman ve Rahim olan Allah’ın sanatıdır. –Hayvanların Yaratılışında Açılan Hikmet Kapısı Bölümü
-Balık türlerinden diğerine -mürekkep balığına-bak! Küçük olanları karalara yakın yerde beslenirken, yetişmiş büyükleri suların derinliklerinde yaşarlar. Allah bunların karınlarında bir tür boya yaratmıştır. Sanki o bir tür mürekkeptir. Allah’ın ihsanı memede sütün yaratılması gibi onun da midesinde mürekkep yaratılmıştır. Onu rahatsız edecek birşey hissettiğinde karnındaki mürekkebi püskürtür ve bulunduğu yeri bulandırır. Yerini değiştirip gözden kaybolur, (suyun rengi değiştiği için) nereye hangi yola gittiği anlaşılmaz. Allah Azze ve Celle onun hayatını korumak için böyle yapmaktadır. (Bu hareket balığın kendi hareketi ve işi değildir) -Balıkların Yaratılışında Açılan Hikmet Kapısı Bölüm
-Allah Teâlâ’nın yaprakları meyvelerden daha önce çıkarmasındaki hikmetlere bak! Meyve zayıf olduğu için daldan çıkışı sırasında güneşin sıcağından ve havanın soğuğundan zarar görür. (Meyveden önce yaratılan) yapraklar meyveleri örter, güneşin ve havanın tesirinden korurlar. Meyve yapraksız yapamaz, bu sayede cılız kalmaktan, kokuşmaktan ve diğer bozucu tesirlerden kurtulur. –Bitkilerin Yaratışında Açılan Hikmet Kapısı Bölümü
-Sözgelimi nar meyvesine baksan garip tedbirler görürsün. Kabuk kısmı dış yüzeyinden içe doğru mantar tepecikleri şeklinde yaratılmış, taneler üzerine istif şeklinde sanki elle dizilmiştir. Hatta hiçbir el, nar tanelerini o küçük mantar tepecikler üzerine dizemez. Görüyorsun nar içten kısımlara bölünmüş, her bir kısım ince liflerle dokunmuş bir zarla ayrılmıştır. Öyle güzel ve latif bir perde dokunmuş ki tanelerden hiçbiri diğerini bozacak şekilde temas etmez ve nihayet üzeri bütün kısımları bir arada toplayan sert bir kabukla kaplanmıştır. Bu, nardaki sanatın hikmetidir. Şayet bölünmüş kısımları zarla ayrılmadan taneler yığılmış olsalardı birinden diğerine gıda aktarma mümkün olmayacaktı. Nar içindeki mantar tepecikler aracılığıyla tanelere gıdaları dağıtır. Görmüyor musun tanelerin kökleri tepecikler üzerine yerleşmişler, incecik damarlarla onlara gıdaları ulaştırılmakta. Her bir habbe zayıflığı ve inceliği ve bir bilgisi olmamasına rağmen, zorluk çekmeden gıdasını almaktadır. Sonra gayet acı bir kabuktan gıdasını alan bu tanelerdeki tatlı ferahlığı düşün! Taneleri korumak için üzerlerine örtülen zara ve sert kalın bir kabuğun onu sıkıca sarılmasına dikkat et. Bu tür bitkilerde insanlar için çok sayıda gıda ve deva vardır. Yetişme ve ağaçtan toplama zamanı dışında nara duyulan ihtiyacı karşılamak için uzun süre saklanacak şekilde sağlam yaratılmıştır. –Bitkilerin Yaratışında Açılan Hikmet Kapısı Bölümü
-Bu yazıyı sizler için Burak Can kaleme aldı. Kitabı tanıtırken seçtiği alıntıları okuyunca bir an evvel kendisini okuma isteğiyle doldum. Siz de listenize alıp kendinize bir güzellik edin derim. Okumanın tadı ayrı düşünmenin ayrı yaşamanın ayrı. Her bir tatla Rabbimize yönelmeli. Okuyarak, anlayarak, yarattıklarını görerek, düşünerek; bize ihsan ettiği bütün beceri ve uzuvlarla O’nu tanımak için gayret etmeli. Böylece kalbimiz de aklımız da büyüsün. İçimizde vadiler, denizler, ormanlar kurulsun. Dünya bize dar geldiğinde içimizdeki dünyada nefes alabilelim böylece.
Selâmlar, hürmetler, sevgiler!