Karanlık, koyu bir boşluğa düşen damla, sonra kan, et ve kalp. Adım adım kol ve bacaklar ve kafa. Kalbin üzerine bina edilen bir beden ve parmak uçları.
İnsan, alaktan, alâkadan yani sevgiden de yaratılan insan, ömrü boyunca sevilme arzusuyla döner durur. Dünya döndükçe o da dönüşünü sürdürür. Kabe’nin etrafında insan döner. Kuşlar her bahar göçten döner. Babalar her akşam eve döner. İnsan, sevgiyi arar, arar, arar. Kuşlar buldu mu, tavaftakilerin gönlü taşıp sel oldu, babanın getirdiği ekmek poşeti de sevgi doluydu. Fakat ekmek biter, kuşlar yeniden gider, tavaf tamamlanır.
İnsan aramaya devam eder. Neyi? Ellerini titreten, yüzünü döken ve birden bire içinden nehirler akıtan hissin menbaını. Koşar, her kabın altına bakar. Nerededir onu tamamlayacak olan. Nerededir daha iyi bir insan olmanın besmelesi. Onu bulabilse, bir bulabilse kederleri geçecek, yükünü kuş tüyü edecek, elleri beyazlayıverecek. Onu bulabilse, uyku daha bir uyku sabah daha bir sabah olacak. Günahları sona erecek ve tüm güzelliklerin kapısı aralanacak. O biri olmadıkça kendisi olamayacağına kâni olan insan, aynalar içinde varlığını seçemeyen, kendisine bir merhaba diyemeyen. Arayan arayan arayan, kimi? Kendisini iyi edecek olanı. Bütün hasarını tamir edip onu düzene koyacak olanı.
Çünkü buna kendi gücü yetmiyor.
Sormalı, beklediği mucize, kendisi gibi etten kemikten değil mi? Beklediğinin elinde Musa’nın değneği mi olacak ve yaracak kalbini, böylece kalp ayrılacak, temizlenecek, kendisine yürüyecek temiz bir yol bulacak.
Oysa Musa gideli çok oldu.
Sığındığımız limanı mesken bilmek ve gemimizi yüzdürmek yerine limanın demirlerine asılmak, böylece gücümüzün arttığına inanmak, bulmak mıdır? Ellerimizi kesen bir gitmeyişle kavuşmuş mu oluruz, yoksa kaybettiğimiz kendimize bir veda türküsü müdür bu? Neden gemimizi tamir etmek yerine onu kenara çekmekle mutlu olacağımıza inanırız.
Ben ne güneşi ne ayı evime kitlemem; göğün her bucağında dönmeleriyle, varlıklarını gerçekleştirebilmeleriyle memnun olurum, çünkü onları severim. Çünkü sevmek, onun kendisinde olanı serbest bırakabilmek, gördüğünden memnun kalabilmek, gözüne değince gülümseyivermek..
Elde değil ve işte ellerimizde; sımsıkı, sevmek.
Gülümsemeye buradan başla, kendi ellerinden, bak, beyazlıyor böylece. Yumuk parmak uçları usulca açılıyor akşam sefalarıyla beraber. Güneş çekiliyor perdelerin ucunu süpürerek. Gemini suya bırak. Kalbine bir yol açması için değnek bekleme. Kalbinle bir yol doğur sabırla ve yürü. Kuşlar döner, tavaf yeniden başlar, pencerede biri mutlaka babasını bekler. Hepsine selâm ver.
Orada değil, buradaymış. İşte, buldun.