Bitti Zannedersin Yeniden Başlar

Bitti Zannedersin Yeniden Başlar

”Biliyor musun, hayat senin için bitti zannedersin, yeniden başlar, bitti zannedersin yeniden başlar.”

Az evvel Ayşe Şasa’nın bu cümlesini okuyunca zihnime ”artık bitti devam edemem” dediğim sahneler dizildi. Özellikle lise çağlarımda farklı farklı imtihanlardan geçerken bazı anlarda ”artık devam edemem değil mi Allah’ım?” diye sorardım, başımı göğe çevirip çevirip cevap beklerdim. ”Evet, bu sondu” cevabını duymak isterdim. Fakat öyle olmazdı, aksine yeni ve dirençli imtihanlar boy verirdi. Hâl böyle olunca hadiselerin bitmesini beklemeyi bırakmıştım. Bu kez ”artık gücüm yok bir ceset taşıyorum değil mi Allah’ım” dediğim vakitler oldu. İman eden, kendisini öldüremezdi, sadece bu sebeple taşımam gereken bir beden vardı. Taşıyacaktım. Ölmek, ihtimal değildi.

Biteceğini düşünüyorsunuz önce. Şu eşiği de geçersem, şu dağı da taşırsam, şu suyu da aşarsam; bir gölgelik bulabilirim. Arıyorsunuz. O ağacı, baharı, sıcak gülüşü, emniyetli limanı. Bulunacak bir şey olduğuna inanarak, döne döne arıyorsunuz. Açmak için debelendiğiniz nice kapının ardında başka çamurlar başka ateşler buluyorsunuz. Yanmalar, bulanmalar. Ama geçecek, diyorsunuz. Şunu da halledersem, geçecek. Geçmek meselesinin, sizin halletmenize bağlı olduğunu zannedecek kadar ilmekleri zayıf idrakınızın. Yoruluyorsunuz. Çok yoruluyorsunuz. Perdeleri kaçıncıya yeni bir pencereye takıyorsunuz?

Sanıyorsunuz ki perdemi takarsam, tamam olacak. Beklersem, kavuşulacak. Her şeyi doğru yaparsam, netice de âlî olacak.

Oysa öyle değil.

Bir haber; keder mi müjde mi sizin okumanıza kalmış, verelim: Bitmeyecek.

Lâkin değişeceksiniz. Ya esfeli safilin ya ahseni takvim olmak üzere, dönüşeceksiniz. Eğer esfeli safilin yolunu tutarsanız, dağa da suya da eşiğe de isyan edecek, bir alacaklı (!) olarak dişlerinizi bileyeceksiniz. Uçan kuşa dahi kin duyacaksınız. Nimetleri seyrederken hınçlanacaksınız. Sevginiz bitecek. Öfkeniz ve kederiniz dinlemeyecek. Elde etmek istediklerinizi etseniz dahi içiniz soğumayacak. Yaralarınızı boyayacak, onlara yeni yüzler geçireceksiniz. Fakat orada durup dik dik bakacaklar size. Güleceksiniz, çok güleceksiniz lâkin uykularınız uyku olmayacak. İçinizdeki oyuk önce sizi boğacak. Suları yaksanız, kendi çölünüz boğacak. En parıltılı ışıkları da bulsanız karanlığınız mâni olacak.

Ahseni takvim yolunu tutarsanız, dağınızı sırtınızda taşımaya başlayacaksınız. Lâkin sırtınıza hususi bir kuvvet giydirecek melekler. Yükünüzü bölüşecekler. Bütün suları içinize alacak, üzerine gemiler koyacaksınız. İç denizleriniz olacak. Yelken açacaksınız. İç denizlerinize bir mütercim aramayı, bırakacak, sükuta teslim olacaksınız. Eşiğinize sardunyalar, şebboylar; eşiğinize şakayıklar ekeceksiniz. Avlunuzu sabah akşam yıkayıp ovacak, yalın ayak betona basacaksınız ve güneş vuracak ıslak parmaklarınıza. Isınacaksınız. O 3 saniyede bir gülüş yayılacak kainata sizin yüzünüzden. Perdeleriniz, asılı. Çıktıkça bir daha asacaksınız. Eğrinmeden, söylenmeden. Küsmeden. Perdeler uçuştukça altından çocuklar geçecek. Altından ihtimaller, yanılgılar geçecek. Siz bir çay suyu koyacak, bir sofra kuracaksınız. Ateş düşünce etrafını çit öreceksiniz, taşmasın diye. Bu çit, merhametten ve sabırdan. Ateş, serin olacak. Öyle yumuşak öyle sakin öyle büyük bir kabulle mücahede edeceksiniz ki size selâm etmeyen gelincik olmayacak. Siz bir ekmek yoğuracaksınız. Yedi ceddinize yetecek. Çünkü siz, berekete ve şifâya inanacaksınız.

Beklemeyeceksiniz.

Yaşayacaksınız.

Olanla olduğu kadar, şükür üzere ve yönünüzü tümüyle Rabbinize dönerek, hiç korkmadan, O’na sığınarak yaşayacaksınız. Yeni hadiseler olacak, başka kapılar çıkacak. Siz yine açmaya çalışacaksınız lâkin bu kez yalnız değil, tüm kapıların sahibi olan ile berabersiniz. Açılan da açılmayan da hayırdır, bileceksiniz. Verdiği de vermediği de. Keder de sevinç de. Her bir duyguyla O’na daha çok yaklaşacak, O’nunla daha çok muhabbet kuracaksınız. Dünyanız yansa, içinizde bir ufuk belirecek. Herkes bittiğinizi düşünürken, yüreğinizde taze filizler belirecek. Herkes yorulduğunuza eminken, O size görünmez bir zırh giydirecek. Herkes ”o iş olmaz” derken sadece gülümseyeceksiniz. Buna ne siz ne onlar vâki değildir, O’nun cevabını bekleyeceksiniz. Olana da olmayana da bir yaprak miktarınca fark gözetmeksizin razı olacaksınız. Sevinç türkülerinizin rengi değişecek. Coşkunuzun, umudunuzun, arzularınızın biçimi değişecek.

Bunları tarif etmek için debelenmeyeceksiniz. Bunları, üzerinize giyeceksiniz. Eliniz, kolunuz, gözünüz olacak. Kavganız bitecek. Döğüşmeyeceksiniz. Kuvvetsizlikten değil, aksine, gücünüze güç katacak bu hâl. Lâkin siz o gücü iyi işler için sermaye edeceksiniz. Ektikçe, genişleyeceksiniz. Verdikçe, çoğalacaksınız. Sustukça, anlam artacak. Çekildikçe, var olacaksınız.

Bir şey olunca, olmayınca ”Şimdi ne yapacağım” telâşından evvel ”Rabbim ne yazdı?” teslimiyetiyle üzerinizden akıp gidecek karanlıklar. Bu nur ile bütün olursanız, hiç kimsenin yıldızları görmediği yerde, dolunayı görüp sekînet bulacaksınız.

Artık ne olsa olmasa, başınızı göğe çevirip, sakince şöyle diyeceksiniz:

”Allah’ım, her endişeden ve kederden ve nimetten daha üstün daha büyük olan Sensin. Bana neyi verirsen, Seninle ver ki Sen daima benimlesindir. O vakit endişeler bitmiştir.”

Rabbimiz kim bilir şimdi hangi kapıyı açıyor? Acaba bize ne sürprizler hazırlıyor? Ben, heyecan ve merak içindeyim. Çünkü hayatımızı tahsis eden gücün seçtiklerini görmek; iradem ve O’nun yardımıyla doğruyu seçmek için buradayım. Dertler, kederler, nimetler değil; onları gören göz ve gönüllerimiz değişince, bir ceset taşımaya son veririz.

Kuş olur, uçarız. 

 

Share:FacebookX
Join the discussion

5 comments
  • Ya Hu! Bu ne güzel bir bakış açısı , ne hoş bir yazı ,açıp açıp okuyacağım artık. Kitap çıkarmayı düşünüyor musunuz acaba ? 🙂
    Selametle Dilara Hanım .

    • Yorumu yeni gördüm yazıyı tekrar paylaşmak için açınca afedersiniz 🙂 düşünmek değil de bir gün inşallah diyelim ???? hem nasip hem gayret.. fakat ölürsem bu sitedekiler toparlanıp bir kitap olsa hatıra olarak 🙂 hoş olur. vasiyet olsun..

  • inşirah ferahlığı verdi elhamdülillah. Zübeyir Gündüzalp merhumun bir sözünü yazmak isterim buraya:” Vazifen: Dikenler arasında güller toplayacaksın. Ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, ısıracak. Buna sevineceksin!..”