Her türlü iç sıkıntısına ve kedere devâ olacak reçeteyi yazıyorum:
- Şikayeti ve sızlanmayı bırakmak
- Üretmek
- Meşguliyet
- Mutlu etmek
- Anda kalmak
Olanlar oldu, onları tekrar tekrar hatırlamak yalnızca acıyı tazeler. Bilinçaltımız zekice hareket edemez, bir durumu sürekli düşündüğümüz zaman onu her seferinde yeniden yaşıyormuş gibi acı çekebilir. Böylece durumu hiç atlatamayız. Çünkü düşündükçe acıyı daha kuvvetli hâle getiririz. Oysa buna hiç gerek yok, üzüldüysek üzüldük. Elbette gönüldeki duygular bir spatula yardımı ile kazınmıyor ancak kendimize eziyet etmenin de âlemi yok. Peki nasıl olacak da bunları düşünmeye son verip arkamızda bırakacağız? (Baskılamak değil kastım, yas varsa tutalım, ağlamaksa ağlayalım ama sonra önümüze bakalım.)
Üreteceğiz. Mutlaka ama mutlaka her insan bir şey üretebilir hayatta. Bu bazen yazmak olur bazen yemek yapmak. Bazen bahçeyle uğraşmak, kod yazmak, dil öğrenmek. Seçenekler mizaç ve durumumuza göre değişir. Değişmeyen, her durumda yapılacak bir iş, üretecek bir değer vardır. Göremiyorsan, lütfen eline bir büyüteç al. Yine göremezsen geriye çekil, bir de uzaktan bak. Oralarda bir yerde. Peki üretmeye ara verince ne olacak?
Meşgul olacağız. Çalışmaktan yoruldun mu, kalk yürü. Yoruldun mu, otur oku. Sıkıldın mı, bir şey pişir. İstemiyor musun, Kur’an dinle. Bir belgesel izle. Bir yaşlı ziyaret et, bir dostu ara. Vitrini boşalt sil evi boya. Ne bileyim, bir şeyler yap ama boş durma. Meşgul ol, yorul. Bedenin yorulsun, kalbin dinlensin; vesveseden ihtimallerden arınsın. Bu arada kendini daima besle. Allah ile konuş bol bol, duaya dur ve inan tüm yarınlar Rabbinin. Her hakikat aşikar olur bir gün; ya bu dünyada ya öbür dünyada. Tartışma, anlatma, bırak. Bir kahve yap veya çay. Yudumla sakince ve de ki: İyi ki buradayım, hâlâ. Kendine sahip çık, sırtına havlu koy, elinle dokun omuzuna; hadi, de. Hadi devam edelim. Bunları da yaptık, yeter mi, yetmez.
Mutluluk işçisi ol. Bir insanın yüzündeki gülümsemeye, kalbindeki hafiflemeye sebep ol. Hani ılınır ya sesler birden, işte senin muhabbetin, inceliğin o ılık melteme sebep olsun. Üşüyen kim varsa ısınsın. Takip et, etrafında kim neyi severmiş, kimin neye ihtiyacı varmış? Dert edin bunu. Dualarına kat, yoluna sofrana kat onları. Bir şey bekleme, sev. Şaşsınlar bu sevgiyle ve üzülme incittikleri zaman. Yada üzül ama kızma kendine. Sevmenin kendisini sev. Mutlu etmeyi sev. Baharladığın her kalple içinde kırlar uzansın. Bir de bakarsın ki vadiler ovalar ormanlar sende birikmiş. Su ol, deniz ol, okyanus ol; gemilerini yüzdürsünler. Taşıyamayacak olursan usulca kıyıya bırak. Döğüşme, tepinme; enerjini mutlu etmeye harca. Göreceksin sevinen her kalp sende bir yarayı iyi etmiş, her gülüş senden bir ağlamayı silmiş. İnanamayacaksın ama olacak. Geçmez dediğin günler geçecek, kederler silinecek. Hayır, unutmayacaksın ancak birer öğretiye dönüşecekler.
Fakat bunları yapsan da hayatı kontrol edemeyeceksin. Dünler önüne gelecek, bazen de yarınlar büyüyecek. Soracaksın: Şimdi ne olacak? Sormamayı öğren. De ki: Şimdi elimden gelenin en iyisini yapmam gerek. Gerisi ne olacaksa oraya varacak. İpleri düğüm etme, çözülmek isteyeni hiçbir düğüm tutmayacak. Tepinme, elleriyle kulaklarını ve gözlerini kapatan seni bilmeyecek. Gören ve duyana ise gürültü zaten lazım değil. Olan olur, hepsi budur. Neden neden neden? Bilsen ne değişecek? Oldu işte. Ne olacak ne olacak ne olacak? Bırak, bilme. Vakti gelince bütün cevaplar verilecek.
Reçetedeki her maddeyi uygulasan da delirdiğin günler olacak. Olur, insansın. Aklı terk edersin, gün gelir akıl seni terk eder. Elini koy kalbine, vicdanın rahat mı? Pişman mısın hata ettiysen de? Üzgün müsün, galip olmadığın için değil, haklı çıktığın nice dağın tepesinde üşüdüğünden. Olur öyle.
”…..Zorlukla beraber bir kolaylık var.
Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var!
O halde boş kaldığında yine kalk yorul! Ve ancak Rabbinden ümit et, hep O’na doğrul!”
İnşirah Sûresi 5-8
Şifa gibi bi yazı..????