Ey kabirler ahâlisi, size selâm olsun! Allah bizi ve sizi mağfiret eylesin. Sizler, bizden önce gittiniz, biz de sizin ardınızdan (geleceğiz).” (Tirmizi)
Peygamber Efendimiz (sav) bir kabrin yanından geçerken yanındakilere, “Selam size ey mü’minler yurdunun sakinleri!..” diyerek selam vermelerini emir buyurmuşlardır. (Müslim)
İnsan için ne kadar ilginç gelen bir durum. Birisi ölmüş, kalbi atmıyor, beyni çalışmıyor, uzuvları tamamen hareketsiz, artık bu dünyaya ait değil dahası toprağın altında solucanlara yem olmuş. Ancak Resulullah (sav) buyurmuştur ki: “ Ölülerinizle konuşun, siz onları duyamasanız da onlar sizi duyarlar.”
Demek ki iletişim sadece dilden dile, gözden göze ya da cesetten cesede olan bir şey değil. Bunların çok daha üzerinde. Çünkü Resulullah (sav) belki de kemikleri bile kalmamış birisine selam vermeyi emir buyurmuş. İnsanın akılla kavrayabileceği bir durum değil. Daha ilginç olanı, belki kemikleri bile kalmamış birisinin; hâlâ kalbi atan, aklını kullanabilen, kulağı dili çalışan birini duyabiliyorken; kalbi atan, aklını kullanabilen, kulağı dili çalışan insan bütün bunlara rağmen duyamıyor.
Allah ve Resulü’nün sözlerine iman etmeyen bir insan buna nasıl inanabilir, akılla nasıl izah edebilir? Onlar için saçmalıktan ibaret olabilir daha da ileri gidenler “arkalarına yaslanmış hâlde” ölünün arkasında bıraktıklarına teselli olsun diye söylenmiştir derler. 3 gün sonra miras taksiminde yerdeki arsanın derdine düşenlerin teselliye ihtiyacı mı var? Ayetlere ve hadislere gözünü kapatan sadece kendine karanlığı artırır, gözünü açık tutanları da nu karanlığa inandırmaya çalışır.
Bir mü’min, emirin ayet ya da hadisle sabitlendiğine iman etmişse katıksız şartsız inanır, bilir ve uygular. Hatta öyle bir inanır ki “nasıl mümkün olabilir ki?” diye düşünüp bir yere varamayınca “Resulullah böyle diyorsa muhakkak benim kavrayamadığım bir hikmeti vardır” der, bütün gönlü ve aklıyla inanır.
İnsan yürekten engelli değilse, Allah ve Resulü’nün kavillerine nasıl inanmasın?
Hülâsa-i kelam: “Dirilerin kulakları perdeli, ölüler dirilerden daha iyi duyuyor.”
Allah Teâlâ gönüllerimizi Sırat-ı Müstakim üzerine sabit kılsın, Habibinin açtığı yolun kenarlarında çiçekler yetiştirmeyi, en azından zarar vermeden yürümeyi cümlemize nasip etsin.
sallahu aleyhi ve sellem.
Yazar: Burak Can