Üç Aylara Dair

Üç Aylara Dair

Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah’a, salât ve selam Resûlümüz Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem), onun ailesinin, ashabının ve onlara güzellikle tabi olanların üzerine olsun.

Ya Rabbi! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Senin bize öğrettiğinin dışında bizim ilmimiz yoktur. Şüphesiz sen, her şeyi en iyi bilen, her işi hikmetli olansın. Ya Rabbi! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Senin bize gerçeği anlattığının dışında bizim anlama imkânımız yoktur. Şüphesiz sen çok cömertsin ve çok ikram sahibisin. Ey Rabbim! Göğsümü ferah eyle, işimi kolaylaştır. Dilimin bağını çöz de sözümü anlasınlar. Ben işimi Allah’a bırakıyorum. Şüphesiz Allah kullarını görendir.

Haram aylar dediğimiz; Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Receb ayları Müslümanlar için çok önemlidir. Mekkeli insanların çoğu müşriklerdi, cahillerdi, kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi ama buna rağmen haram aylarda aralarındaki düşmanlıkları, kötülükleri, savaşları Allah için durdururlardı. Biz Müslümanız, cahil ve müşrik değiliz. Neden haram aylarda hayatımızda olumlu yönde çok az değişiklik yapıyoruz? Oysa Mekkeli müşrikler, cehennemlik olan Mekkeli müşrikler savaşlarını dahi bu aylarda keserlermiş. Biz Müslümanlar için üzerine düşünülesi bir durum.

Bunu yalnızca büyük savaşlar ve büyük düşmanlıklar olarak düşünmememiz gerek. Hayatımızda mutlaka anlaşamadığımız, nefsimize yenik düşerek sert davrandığımız insanlar vardır. Bu düşmanlıklar Allah için değil de nefsimizse zaten hiç yapmamamız lazım fakat hayli zor. Bu yüzden en azından bu aylarda küslükleri, kavgaları, düşmanlıkları kesmeliyiz.

O zaman bizi evden kovan bir arkadaşımızı illa aramamız gerekir mi? Yahut boşanan bir çift üç aylardayız diye barışacak mi? Hayır tabii ki. Önemli olan biz nefsimiz için ilişkileri kesen taraf olmayacağız, küslüğü başlatmayacağız. Söylediklerim sakın ha haram ilişkiler için anlaşılmasın! Böyle bir durum kesinlikle olamaz. Kastettiğim barış; akrabalarımızla olan küslükleri, seviyeli arkadaşlıklarımızla yanlış anlaşılmaları ve kırgınlıkları Allah için örtmek, hoş bir selam vermek, bir hediye göndermek…

Recep ve Şaban ayının bizler için önemi Ramazan’dan hemen önce gelmeleri sebebiyledir. Misafirimiz ne kadar kıymetliyse, hazırlığımız da o derecede artar. Heyecanlanırız, muhabbet edip vakit geçirmek isteriz. Gelmekte olanı ne kadar seviyorsak o kadar çabuk kavuşmak isteriz. Günleri sayarız, saatleri sayarız çünkü kavuşma duygusu çok kuvvetli bir duygudur.

Ramazan-ı Şerif’in bu kadar kıymetli olmasının sebebi ise o ayda Kuran-ı Kerim’in yani Allah’ın kelimelerinin indirilmiş olmasıdır. Allah yeryüzünde; bu kadar varlık içerisinde kendisine muhatap olarak insanı seçmiştir. Bu çok üstün ve şerefli bir konumdur bizler için. Allah ile mukayese edilebilecek hiçbir varlık yok, Allah’ın kelimeleriyle kıyaslanabilecek hiçbir kelimemiz yok. Kuran Allah’ın kullarıyla konuşmasının, tanışıklık etmesinin, bir yolu yürümesinin, insana yaşamı ve ölümü öğretmesinin belgesidir. Kuran bizim ekmeğimiz, suyumuz, nefesimiz, hayat kitabımız, her şeyimizdir.

Kuran-ı Kerim insanlığa gönderilmiş son kitaptır ve hepimiz ancak O’nunla hayat bulabiliriz. Kuran-ı Kerim’de şu detay çok güzeldir; karanlıklar hep çoğuldur fakat aydınlık sadece bir tanedir. Peygamberlerin, önceki kavimlerin ve bizim hayatımızda sıkıntı çeşit çeşittir. Toplumlarda değil, bir insanın hayatında dahi farklı dertler olur. Kişi bazen eşiyle sınanır, bazen işiyle, bazen çocuğuyla, parayla, sağlıkla.. Hayattaki zulümlerin de haksızlıkların da türlü türlü hâli vardır. Ancak çözüm bir tane, deva bir tane, şifa bir tane. Bizim bin bir tane derdimiz olsa da, sıkıntılar bizi kuşatsa da hiç mühim değil. Çünkü aydınlık bir tane! Nur bir tane! O da Allah’ın kitabı Kuran-ı Kerim, tüm çözümler içinde. İşte böyle bir Kitab’ın indirildiği ay Ramazan-ı Şerif. İşte bu yüzden Ramazan bizim için en kıymetli ay ve kıyamete kadar da öyle olacak. O hâlde Ramazan’a hazırlanırken gidip marketleri yağmalamamız değil Kuran-ı Kerim’e karşı ciddi bir muhabbet ve hazırlık içinde olmamız gerekiyor.

Ramazan’da öyle bir kulluk yapmamız gerekir, kendimizi öyle bir şarj etmemiz gerekir ki bu depoladığımız maneviyat ve ilimle kalan on bir ay kulluğumuzu kaliteli bir şekilde sürdürmeye devam edebilelim. Yani Ramazan bizim şarj olma ayımızdır. Salih amellerimizi çoğaltmak için, gecelerimizi, beslenmemizi, insan ilişkilerimizi düzenlemek için bir kamp edasında kendimizi disipline ettiğimiz ayın adı Ramazan’dır. Öyle güzel salih ameller, öyle içten tövbeler yapmalıyız ki bayram sabahı bitecek türden değil, kalan on bir ay boyunca kulluğumuzu ileri taşıyacak kalitede.

Bir ayın bize on bir ay boyunca yetecek olması ve bu doğrultuda depolama sağlamak kolay iş değil. Bu yüzden Ramazan’a, Recep ve Şaban ayında hazırlanmaya başlarız. Allah’ın sistemi, bize karşı merhameti ne kadar güzel. Bizi bu kadar gözetmesi, düşünmesi, programlaması da çok hoş. Kendimi Allah tarafından şımartılıyor gibi hissediyorum sistemini gördükçe. Bizi affetmek için, bizi cennete koymak için o kadar fazla sebep oluşturuyor ki o kadar fazla kendisine yönelmemiz adına yollar çıkarıyor ki.. hiç usanmadan bekleyen bir sevgi kaynağı ve bu beni çok güçlü çok kalabalık hissettiriyor. Allah çok güzel, geri kalanlar hep çirkin bu yüzden hep Allah’a firar etmek lazım.

Velhasıl Recep ve Şaban ayı bizim Ramazan’a hazırlanmamızı sağlar. Biz Recep ayında tövbe istiğfarı arttırırız, oruçlar tutmaya başlarız ama asıl olarak bu ayda toprağa tohum ekeriz, niyetleniriz. Daha iki ay varken tüm kalbimizle Ramazan ayına yöneliriz. “Rabbim geliyorum, beni Ramazan’a ulaştır” deriz. Çünkü Ramazan cennetin ve büyük ecirlerin kapısıdır. Ramazan büyük bir servettir. Recep ayına ulaştıysak Ramazan ayına ulaşmak için yalvarmamız gerekir. “Lütfen, çok az kaldı. Ramazan’a ulaştır ki cennetliklerden yazılabileyim.” Diyerek aşkla ve şevkle Ramazan’a kavuşmayı isteriz.

“Allah’ım bize Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır.”

(Çocuklarla tohum ekerek Recebi, büyüdüğü vakit Şaban’ı ve hasat vaktinde Ramazanı gözlerinde canlandırabiliriz.)

Allah kulunu o kadar iyi tanıyor ki bizlerin hiçbir şeyi birdenbire yapmadığımızı bildiği için, aşamalılık ilkesi Rabbimizin düsturlarından biri olduğu için, bizi adım adım Ramazan’a hazırlıyor. Fikren “Ramazan geliyor, uyan!” diyoruz kalbimize. Tamam şu ana kadar saçmaladık ama hâlâ ölmedik, bakın Rabbimiz bizi çok güzel bir aya ulaştırıyor. Ramazan’a kadar yaşayabilmek için dua edelim çünkü şu an ölebiliriz. Bu kadar büyük bir ecirden uzak kalabiliriz. Lütfen bunun için dua edelim, oruçlarımızı arttıralım, Kuran-ı Kerimi yeniden elimize alalım ve kendimize bir program çıkaralım.

Lütfen kendinize instagram fenomenlerinden bir program edinmeyin, lütfen gerçekçi olun. Lütfen günde yirmi tane şey yapabileceğinize inanmayın. Resulallah (sav) az da olsa devamlı olan işleri yapmamızı bize tavsiye ediyor. Zikir alışkanlığınız yoksa günde beş bin tane zikir çekmeyi hedeflemek beyhude. Önce günde yüz kere estağfirullah çekmeyi hedefleyin ve bunu oturtun. Gerçekçi olun, büyük hedefler belirleyip yapamadığınızda zaten olmuyor hissine kapılırsınız, buna gerek yok. Küçük hedefler edinip arttırmaya çalışırsanız sonucunu daha güzel şekilde alırsınız.

Örneğin gece namazını hedeflediğiniz halde bir türlü gerçekleştiremiyorsanız kuşluk veya evvabin namazı kılın. Elbette aynı şey değil. Ama en azından bir nafileyi hayatımıza almış olalım ve sabitleyelim. Bütün bunlara niyetleneceğimiz ay Recep ayı. Kuran-ı Kerim’e yönelmeye, fikren kendimizi hazırlamaya, programlarımızı oluşturmaya, nafilelerimizi arttırmaya ve oruca kendimizi hazırlamaya başlarız. Lâkin her şeyden önce haram aylara girdiğimiz için ilk hedefimizin boş işleri terk etmek ve haramlardan kaçmak olması lazım. Çünkü bir taraftan iyi ameller işlerken diğer taraftan kötü amellerimize devam etmek; delik bir çuvalın içini doldurmaya çalışmaya benzer. O sırada mantıklı olan çuvalı doldurmak değil, çuvalın deliğini dikmektir. Bu sebeple haramı tümüyle terk etmek, haram bir sözü dinlememek, haram bir mecliste bulunmamak, haram bir görüntüye bakmamak gerekir.

Geldik Şaban ayına. Ektiğimiz tohum köklendi, toprağa yayıldı ve minicik bir filiz belirdi toprağın üzerinde.. Çünkü sebat ettik! Artık oruçlarımızı bir tık daha arttırıyoruz. Çünkü Aişe (ra)’dan rivayet edildiğine göre Resulallah (sav) ibadetlerini ikiye katlarmış. Zaten sürekli ibadet eden Peygamberimiz (sav) ibadeti nasıl ikiye katlıyordu insan düşünmeden edemiyor. Bu yüzden bizler de elimizden geldiği kadar Şaban ayında çokça oruç tutmalıyız. Recep ve Şaban ayı bize oruç ahlakını kazandırmak için dolu dolu iki aydır.  Bilmeliyiz ki oruç sadece mideyi aç bırakmak değildir. Oruçluyken bir çıplaklığa, haram görüntülere bakmamamız, boş şeyleri dinlememiz, kalbimizi olabildiğince temiz tutmamız gerekir.

Umarım içinizde Survivor izleyenler yoktur. Bazen bana Survivor izleyip izlemediğimi soruyorlar. ‘’Ben nasıl Survivor izleyebilirim? Nasıl çıplak adamlara ve çıplak kadınlara bakabilirim? Nasıl salonumun ortasına çıplak bir adam geldiğinde ona bakamıyorsam televizyondaki çıplak adama da bakamam. Yoksa siz bakıyor musunuz?’’ diye cevap veriyorum. Umarım siz de bakmıyorsunuzdur. Salonumun ortasına çıplak birisinin oturmasını istemem. Çıplak diyorum çünkü bana göre üst bikinili ve kısacık şortlu birisi giyinmiş değildir. Çağdaş (?) kesim de bikinisini genelde plajlarda giyer, salonun ortasında değil. -Dilerim hepsine şuur ve muhabbetle tesettür nasip olur.-  lütfen çıplaklığı hafif görmeyin, göz gördüğüne alışır ve bunu normalleştirir. Bu sebeple Survivor vb programları izlemiyorum, izlenmesini de doğru bulmuyorum. Farz edelim ki izliyordunuz, artık üç aylara girdik, bu vesileyle izlemeyi bırakın. Kötüyü terk etmek de  sizin için pek sağlam bir salih amel olur.

Aynı örneği yatak odası sahneleri üzerinden de verebiliriz. En çağdaş (?) kesim bile yatak odalarının izlenmesini istemez, biz de gidip hiç kimsenin yatak odasını seyretmeyiz. Bunu normalde yapmıyorsak neden salonumuzun ortasında insanların yatak odası sahnelerini izliyoruz? Sapık mıyız? Değiliz.

Lütfen bu tür programları, dizileri izlemeyelim. Farz edelim ki izliyorduk. Artık Recep ayına girdik, bu sebeple terk edelim. Kumandanın bir düğmesi vardır ona basınca kapanır, hemen ona basalım. Belgeseller izlemenizi tavsiye ederim. Harika belgeseller var; okyanusları seyredin, yıldızları seyredin, hayvanları seyredin, eşekler dahi daha güzeldir böyle görüntülerden.

Bunları neden anlattım tekrar hatırlayalım. Recep ve Şaban asıl orucumuza, Ramazan’a hazırlıktı.

“Nice oruçlular vardır ki oruçtaki payı sadece açlık ve susuzluktur, nice namaz kılanlar da vardır ki namaz da ki payı sadece uykusuz kalmaktır.” (İbn Mace, Müsned)

“Oruç, yeme içmeyi bırakmak değildir sadece. Asıl oruç, çirkin ve boş sözleri bırakmaktır.” (Beyhaki Sünen 4/270)

 Yani gözümüzü haramdan sakınmadıkça, dilimizi kötü sözden, gıybetten, fenalıktan arındırmadıkça, kalbimizi kötü duygulardan; hasetten, riyadan, kibirden temizlemedikçe, haramlardan uzak durmadıkça Allah bizim aç kalmamızı umursamaz. Eğer insan oruçlu olduğu hâlde hâlâ yalan söylüyorsa, kaba davranıyorsa, müstehcen sahnelere bakmaya devam ediyorsa; kulağında haram, gözünde haram, kalbinde haram varsa oruçtan hiçbir ecir alamaz. Sadece farziyeti üzerinden düşer.

Geldik Ramazan ayına.. Filiz artık coştu, çiçeklendi! Mahsul vermeye hazır. Recep ve Şaban ayında düşe kalka ilerlesek de Ramazan ayında artık kendimizi toparlamış olmamız lazım. Ramazan, Kuran ayıdır. Rabbimizle tanışma ve buluşma ayıdır. -Lütfen size ufacık da olsa bir hayrım dokunduysa bana yürekten bir duada bulunmanızı rica ediyorum: Rabbimin bana gençlik çağımda, sağlıkla, hayırla, afiyetle Ramazan umresi nasip etmesi için dua etmenizi istiyorum. Şu an imkansız gibi gözükse de Allah için imkansız yoktur. Allah bana bunu nasip etsin-

Ramazan ayında Kuran-ı Kerim’i ilk kez elimize alıyormuşuz gibi alıp okumamız lazım. Rabbimizin kelimeleriyle yeniden tanışacağız, O’nunla bir yolculuğa çıkacağız. Lütfen hızlı hatimlerden kaçının. Evet hatim yapmak çok kıymetli, mukabele ile bir hatim yapabilirsiniz belki ama benim tavsiyem Ramazan için hatta bu üç aylar içerisinde bir sure belirleyip üç ay boyunca onun tefsirine çalışın. Genç Müslümanlar sitesinde Yusuf Suresi’nin ve Bakara Suresi’nin tefsirini yüklüyorlar onlara bakabilirsiniz. Başka sureler de olur elbette fakat üç aya yaymak için uzun bir sure olması daha iyi olabilir. Eğer kısa bir sure seçmek isterseniz Fatiha veya Mülk suresine çalışabilirsiniz.

  • Seçtiğiniz sureye önümüzdeki üç ay boyunca her gün çalışın ve her gün okuyun. Bu üç ay içerisinde bu sure ile o kadar hemhal olun ki artık o sure anıldığında gözünüz kapalı surede ne anlatıldığını bilin, kalbinizde bütün sahneler canlansın.
  • Ufak ezberleri ve günlük istiğfarları da ihmal etmeyin. Fakat her şeyden önemlisi; ellerinizi açıp Rabbimize gönülden bir dua edin. “Rabbim beni kendine çok güzel bir kul yap” deyin. Rabbimizin ve meleklerin beğendiği, muhabbetli, güzel, ruh, kalp ve beden sağlığı yerinde, güçlü, kuvvetli, sağlıklı birer Müslüman olalım.

Dua konusuna gelmişken şunları da bilmemiz gerekir; Kuran-ı Kerim’den öğreniyoruz ki Hz İsa (as) Allah’ın izniyle ve dua ederek ölüleri diriltmiştir. Tabii ki biz ölüleri diriltemeyiz öyle bir lüksümüz yok fakat burada duanın kıymeti ile gücünü görüyoruz. Bunlar bize efsane gibi geliyor ama haşa öyle değil. Allah Hz Eyyüb’e ayağını yere vurmasını söylüyor ve Hz Eyyüb o su ile yıkanınca iyileşiyor, yaraları geçiyor. Bunlar kafamızda masal gibi canlanıyor. Ama hayır! Allah bize de ayağını yere vur dese Allah yine o suyu çıkaramaz mı? Elbette çıkarır. Bizim de dermansız bir hastamız olsa biz dua edince Allah o dermanı veremez mi? Verir. Oysa tam olarak inanamıyoruz.

Duaya karşı inancımız çok zayıf. Bu yüzden kendimize olan inancımız da çok zayıf. Bizden harika bir kul olacağımıza dair inancımız zayıf. Başkalarına yakıştırıyoruz bunu ama Allah önce sana yakıştırıyor. Allah senin çok iyi bir kul olmanı istiyor. O yüzden bizim de kendimize bu kulluğu yakıştırmamız gerekiyor.

Duanın zamanı ve mekânı yoktur yalnızca edebi vardır, bir de bazı mekanların hatırası vardır. Mesela Kabe’de dua etmenin fazileti daha fazladır ancak orada olduğumuzu hayal etmek, Kabe’deymişiz gibi dua etmek ne kadar insanın kalbini etkiler. Ama hiç de oturup Kabe’de olduğumuzu hayal edip orada gibi hissedip dua etmediğimi fark ettim. Halbuki Allah bize hayal gücü nasip etmiş. Bunu kullanabiliriz. Kendimizi Kabe’de düşleyebiliriz, kendimizi Resulallah (sav) ile bir yolculukta düşleyebiliriz. Niye düşlemeyelim ki? Bunun hayâlini bile kurmak çok tatlı değil mi? Neden sadece ev ve araba hayali kuruyoruz? Resulallah (sav) ile muhabbet ettiğimizin hayalini kuralım bunlar gerçekten kalbimize çok hoş gelecek.

Müminler Allah’ın dostlarıdır, o halde biz de Allah’ın dostuyuz. Gerçekten biz müminsek Allah bizi dost edinmeye gönüllü. Mübarek insanları da uzaklarda arama Allah seni mübarek görmek istiyor. Dua Allah ile irtibata geçmektir. Hani diyor ya uzaklarda arama çünkü sen içimdesin, aynen öyle.

“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm..” Bakara/168

Allah ile istediğin zaman irtibata geçebilirsin. O bizimle konuşmak istiyor. Allah ile ilişkimizi geliştirmek ve dua ahlakımızı güzelleştirmek için de üç aylar bizim için harika bir fırsat. İstediğimizi almak için dua edilmez, Allah’a yakın olmak için dua edilir. Mesela bir arkadaşımızı işimizi halletmek için ziyaret etmekle sadece onu görmek için ziyaret etmek arasında çok büyük bir fark vardır. “Geçiyordum uğradım” ile “Sadece seni görmek için geldim, on dakika sesini duymak için bir saatlik yolu geldim” cümlesindeki hisler bir değildir. Allah bunu hak etmiyor mu? -haşa- en çok Allah hak ediyor. İlla bize istediklerimizi versin diye değil, “Rabbim ellerimi açtım sana dua ediyorum.” Neden? “Seninle konuşmak için, Sana gelmek istediğim için, Seninle muhatap olmayı sevdiğim için, Seninle dostluk etmek istediğim için, Sana daha iyi bir kul olmak için, bunların tadını alabilmek için dua ediyorum. İlla bana istediklerimi ver diye değil.”

Tabii ki biz ayakkabı bağcığımıza kadar Allah’tan isteyeceğiz. Bunda sıkıntı yok. Fakat dua ederken amacımız sadece isteklerimizi karşılamak olmamalı. Allah ile muhabbet kurmak, O’nunla hep konuşmak, O’nunla hep birlikte olduğumuzu hatırlamaktır gayemiz. Çünkü Allah’tan istemek gönül bağımızı devamlı kılar.

El Ezkar’ı okurken fark ediyorum; Resulallah (sav) sürekli dua ediyor. Gökyüzüne bakıyor dua ediyor, yatağından kalkıyor dua ediyor, gece namazına kalkıyor dua ediyor arkadaşıyla karşılaşıyor dua ediyor. Çünkü Resulallah (sav) ne yapıyorsa Allah ile birlikte yapıyor. Arkadaşına mı gitti? Allah ile birlikte gidiyor o yüzden hemen dilinde bir dua beliriyor. Üstünü mü giyiniyor? Allah ile olduğunun farkında olduğu için hemen dua ediyor. Kapıdan mı çıkıyor? Allah ile çıktığını biliyor, hemen bir dua. O kadar çok Rabbi ile ki dilinde hep dua var.

Bütün bu duaları ezberlemek zor olabilir ama biz de eylemlerimizi yaparken niyetimize daima Rabbimizle olduğumuzu alabiliriz. “Allah’ım bu dersi senin için yapıyorum.  Allah’ım üzerimdeki kıyafeti hep iyi işler yaparken giymemi nasip et. Allah’ım dışarı çıkıyorum, hayırlı bir gün olması için bana yardım et. Allah’ım arkadaşımın yanına gidiyorum dilimizi gıybetten uzak tut.” diyebiliriz. İnsanlarlayız fakat arka planda hep Rabbimizle konuşuyoruz. Biz hep Allah’ın huzurundayız. Bunu hatırlamanın en güzel yolu da duadır. Dua içimizdeki tüm vesveseleri alabilecek kalkandır.

Bu son Recep ayımız olabilir bu yüzden oruçlarımızı arttırmakta fayda var. Çünkü Ramazan’a ulaşamayabiliriz. Ne kadar salih amel işlersek o kadar kârdır bizler için. Tefekkürü arttıralım, bu hayatta dinimizin konusu olmayan hiçbir husus yoktur, her şey dinimizin ve duamızın konusudur. Kötülüklerden korunmak için de dua ederiz, başımıza bir musibet gelince de Allah’a dua ederiz. Bu şekilde sürekli Allah ile irtibat halinde oluruz. Her birine dikkat edelim.Ramazanda gece ibadetleri ile alâkalı tavsiye vermek istiyorum. Gecelerimizi ihya etmek için en önemli ay Ramazan ayıdır. Ramazan alışkanlıklarımızı dönüştürecek olan aydır.

Eğer teheccüde kalkmakta çok zorlanıyorsak:

  • Telefonumuza alarm kuralım ve bir hafta boyunca sadece uyanmayı hedefleyelim. Bu alışkanlığı edindikten sonra yatakta doğrulup oturalım ve 10’ar kere Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber, Estağfirullah zikirlerini çekelim.
  • Bunu da alışkanlık haline getirdikten sonra yanımıza bir hadis kitabı alalım – riyazus salihin, hadislerle ilim ve hikmet olabilir- uykumuzu açmak için bir bölüm okuyalım.
  • Artık bunu da alışkanlık haline getirdikten sonra yataktan çıkıp abdest alalım, tabii o şevkle gidip yirmi rekat namaz kılmaya çalışmayın. İki rekat namaz kılın, kıyamda uzun kalmaya çalışın sonrasında dua edip geri yatın.

Bunları da her gün değil, haftada bir yapın. Belki de altı ayınızı alacak fakat bu süreç hep devam etsin. Artık siz düzenli bir şekilde teheccüde kalkmaya başladıktan sonra namazlarınızın rekatını arttırmak, gece Kur’an okuma sürenizi ve günleri çoğaltmak size kalmış. Böyle küçük hamlelerle ibadetlerimizi çoğaltabiliriz.

  • Bir de mutlaka cebinizde, yastığınızın altında, her yerde tespihiniz olsun. Nerde elinize geçerse hemen Allah’ı anmaya başlayın. Dilinizde olsun, kalbinizde olsun, Allah hep sizinle birlikte olsun. Zaten Allah hep bizimle birlikte biz de hep O’nunla birlikte olalım.

Allahumme salli alâ seyyidina Muhammed.

Share:FacebookX
Leave a Reply to dilâra tekin Cancel reply

2 comments