Çocuklar Allah’ı Sorduğunda

Çocuklar Allah’ı Sorduğunda

Family playing with new baby member in bed

Çocuk zihni bir yetişkin zihniyle benzerlik göstermez. Yetişkin birey büyüme süreci içinde denemiş, yanılmış, hayallerine sınırlar çizmiş, bir takım arzularından vazgeçiş, belki de onları elde etmiş, yaşamın yollarını arşınlamış, doğru veya kusurlu bir yaşam görüşü kazanmıştır. Dünyayı artık bu görme biçimiyle analiz eder, kararlarını kendi açısıyla belirler. Yani belli bir sisteme sahiptir. Bu sistem bazen koşullanmalar bazen doğru tespitler içerir. Öyle ya da böyle, yetişkin birey yolu bir noktaya kadar kat etmiştir.

Çocuk ise yolun başındadır. Ayaklarını ağzına götürmek, ellerini ters çevirmek, düz duvara tırmanmak onun işidir. Çünkü neyin olup olmayacağını deneyerek öğrenecektir. Henüz muhakeme yeteneği gelişmediğinden, geriye yaslanıp olanları tartıp kendini korumayı bilemeyecektir. Zaten bunu başarıyorsa o büyümek zorunda kalan, küçük bedeni içine bir yetişkini mecburen sıkıştıran, çocuk olamayan bir çocuktur. Yaşam boyu bunun sancısıyla kıvranacak, kendini kim bilir kaç kez doğurmak zorunda kalacaktır. ‘’Akıllı-uslu çocuk’’ kalıbının dışına taşmamak için sarf ettiği çaba ilerleyen zamanlarda içten içe onu kusursuz olma arzusuna ittirecek. Böylece yaptığı en ufak hatada dahi kendisini acımasızca yargılayacaktır.

Bütün bunlar, sağlıklı hiçbir ebeveynin evladına yapmak istemeyeceği kötülüklerdir. Ancak, ebeveynler de insandır ve yetişkin olmak insanın kendisini yetiştirmesinin bittiği anlamına gelmez. Yetişmek daima devam eder. Anne baba olan birey de öğrenmeye, hata yapmaya, düzeltmeye devam etmektedir, kezâ etmelidir de. Çünkü insan, hamurunu her sabah yeniden karar. Her dönem yeniden pişirir kendisini. Tamam olmak, bitmez. Zaten hakikatte tamam olan kişi bunu fark etmez. O, elinden gelenin en iyisini yapmakla meşguldür. Bu da sürekli olarak değişir. Gelişen insanın dünkü iyisi ile bugünkü arasında fark vardır. İşte, kâmil kişi aradaki farkı yürümekten kaçınmayandır.

Yaşamın içinde çocuğun çocuk kalabildiği, ebeveynin insan olduğunu ve hata payının da insanî olduğunu unutmadığı bir alan açabilirsek, ne boğarız ne boğuluruz. Çocuk, geldiği aileye anne baba olmayı öğretecek, anne baba çocuğuna çocuk olma imkânı verecek. Bu öğrenme ve öğretme hâli yaşam boyu sürecek. Aslında aile denen olgu; muhabbet ve saygıyla yürütülen bir iş birliği; hayır hayır, gönül birliğidir.

Biz, önce bunu daima hatırımızda tutacağız. Birlememiz gereken ilk zemin, kalplerimiz.

En başa geri dönersek, çocuk ve yetişkin zihninin birbirinin farklı olduğunu izah etmiştik. İlerleyen yazılarda daha detaylı olarak bahsedeceğiz çocuk zihninden. Fakat şimdi değinmek istediğim husus; çocuklarda somut-soyut algısı. Onlar belli bir yaşa kadar kelimelerin yalnızca ilk anlamına odaklanırlar. Mesela siz Allah her yerdedir, derseniz, o bütün dünyayı kaplayan genişlikte bir varlık hâyâl etmeye çalışacaktır. Oysa Allah, mekandan münezzehtir, beridir. Mesela siz bir konuşma arasında ‘’Allah yukarda’’ derseniz –ki bu da hayli yanlış bir kullanımdır, lafın gelişi söyleme lüksümüz olmayan, uzak durmamız gereken batıl cümlelerdendir- çocuk bu kez de gökyüzünde konuşlanıp aşağıyı seyreden bir varlık hâyâl etmeye çalışacaktır. Bütün bunlar onun kafasını daha çok karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Çünkü Allah ne her yerdedir ne göktedir, O (c.c) herhangi bir varlık gibi mekan belirlemez, bir kıyas ile tahayyül de edilemez. Çoğu yetişkin içinde hayli karışık gözüken bütün bu konuları, çocuklara izah ederken ciddi bir dikkat edinmemiz gerekir.

Bir şeyi en iyi anlatmanın yolu, onu olabildiğince sade ve basit anlatmaktır. Bunu sağlamak içinse o konuya hâkim olmak temel esastır. Çünkü insan, ancak gerçekten bildiği konular hakkında isabetli ve öz ifadeler kullanabilir. İkinci bir husus, bilmiyorum demeyi bilmek, yanlış bilgi vermekten kaçınmaktır. Doğru bilgiyi ulaştırabilmek kadar yanlış bilgiden kaçınmak da mühimdir. Hatta daha önemlidir diyebiliriz. Çünkü yanlış bilgileri düzeltmek, her zaman için daha zordur. O hâlde, berrak bir zihin ve kalple dünyaya gelen çocuğa yapılacak en büyük kötülük onu yanlış bilgilerle kirletmektir. Eğer bilmiyorum, diyebilirseniz, birlikte öğrenmek için de şansınız olur. Kim bilir, evladınız dininizi öğrenme hususunda size bir vesiledir. Nasıl ki hiçbir sağlıklı ebeveyn çocuğuna bozuk yemek yedirmek istemezse, bozuk bilginin bozuk yemekten aşağı kalır yanı yoktur diye düşünüp uzak durmalıdır. Ancak cehaletin de mazeret kabul edilemeyeceği bir çağdayız. Bilgi oluk oluk önümüzde, bize kalan doğru seçimler yapmak için araştırmak, dua etmek, öğrenmek; sonrasında iletmek, öğretmek.

‘’Ektiğimiz Nedir?’’ isimli bölümümüzde bütün bunlara uzun uzun değinecek, çocukların zihinlerinde beliren soruları tek tek cevaplayacağız. Örneklendirme, onları hem rahatlatan hem ikna eden çok önemli iki unsur. 5-6 yaşından itibaren çocuklar ‘’Allah’ın gözü var mıdır? Bize benziyor mu?’’ gibi sorularla size gelebilirler. Önce ona soru sorduğu ve düşündüğü için teşekkür etmeli ve eklemelinizi ‘’Biliyor musun, Allah düşünen soru soran insanları çok sever! Harika bir şey yaptın şimdi! Ama nasıl yemek yaparken bütün malzemeleri tencereye aynı anda koyamıyorum, bu soruya da tak diye bir cevap veremem. Cevabı yemek yapmak gibi, malzemeleri tek tek koymamız lâzım. Hadi yapalım!’’ Bir tane birlikte deneyelim isterseniz: Aşağıdaki soruları çocuğunuza teker teker sorup acele etmeden her birisini onun cevaplamasına izin verin. Yazdığım cevaplara ulaşması için usulca yönlendirin. Soruyu sorduktan sonra cevabı hemen siz vermeyin.

‘’Binaları kim yapar? Mühendisler ve ustalar. Ekmeği kim yapar? Fırıncılar. Masaları, dolapları kim yapar? Marangozlar.’’ (Bu soruları çeşitlendirebilirsiniz) Şimdi ikinci kısıma geçiyoruz. ‘’Peeeekkii.. binalar usta yapabilir mi? Ekmekler fırıncı? Masalar marangoz yapabilir mi?’’ Acele etmeden her birini cevaplamasına izin verin. Kikirdeyerek ‘’hayır’’ diyecektir. ‘’Hımmm.. demek fırıncı ekmek yapabiliyor ama ekmek fırıncı yapamıyor. Neden sence? Galiba fırıncı ekmekten daha üstün, yani akıllı sonra elleri var, gözleri var…’’ Bu kısmı da bütün örnekler için yayın. ‘’Yapan, yaptığından üstün. Demek ki yaratan da yaratılandan üstündür değil mi? Peki bizi kim yaratmıştı? O hâlde Allah da kesinlikle bizden üstün. Şimdi sana son bir soru: Fırıncılar yaptıkları ekmeklere benzer mi? Peki mühendislerin yüzünde pencereler var mıdır? Burnunda kapı kolu olan usta var mı?’’ (Bu soruları da bütün örneklere yayın, çocuğunuz yine kikirdeyerek hayır, diyecektir.)

O hâlde, fırıncı yaptığı ekmeğe benzemiyorsa, mühendis binalara benzemiyorsa, sence bizi yaratan Allah bize benziyor mu? Benzeyemez değil mi? Çünkü neydi, yapan yaptığından, yaratan yarattığından üstündür. Demek ki Allah bize hiç benzemiyor. Peki Allah neye benziyor? Onu cennette görebileceğiz. O, bizim dünyada gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor. Sevdiğin bütün güzellikleri O yarattı. O, her şeyden güzel, üstün yüce, harika bir Rabbimiz var. Onu görmek istemen çok güzel bir istek. İnanıyorum ki seninle cennete gideceğiz çünkü iyi işler yapacağız ve her şeyden güzel olan Rabbimizi göreceğiz!

Eğer çocuklarınızın sorularını yorum olarak bırakırsanız, ilerleyen zamanlarda onları da tek tek cevaplayacağım. Yukarıdaki örnek başlangıç için tadımlık. Faydasını tecrübe ettiğim diyaloglardan oluşan cevap yolları. Elinizde bir servet var, onu heba etmezseniz iki dünyada da size meyve verecek. Kim bilir, işte soru soran çocuğunuz, ertelediğiniz nice cevabı öğrenmenize aracılık edecek. Yeter ki görmezden gelmeyin. Onun bir çocuk olduğunu, sizin gibi düşünemediğini unutmayın, gayret etmeyi bırakmayın yeter.

Ben elinizi tutuyor olacağım. Yorulursanız, yaslanın; gönüllü olarak teselli ağacınızım.

Share:FacebookX
Leave a Reply to dilâra tekin Cancel reply

4 comments
  • ne guzel anlatmissin benim guzel kizim.yolda yururken yol olmak…ne guzel bir nimet.uzun,zor,engebeli yollardan yururken,dusmek,kalkmak,sonra yine defalarca dusup kalkarak,dusmeden yurumeyi ogrenmek ne guzel nimet.ve yol olup,duse kalka yuruyemeye calisanlara rehber olmak ne guzel nimet.yol olup butun yollarin Allaha ciktigini anlamak ve aslinda butun o zorlu yollarda yalniz olmadigini anlamak,gormek ne guzel nimet.aslinda butun o zorlu yollarin bizi insan olmaya dogru yuruttugunu bilmeyi ogreten Rabbimize hamdolsun.hayirli olsun.:)